O kirli kara duygu, o sinsi kara yilan

 

Kim ne derse desin, "zaman" gerçekten en bilimli annedir.

Iste süreç islemeye devam ediyor ve ömrümüzden günler, haftalar, aylar akip gidiyor. Igreti bir ceket gibi sarkiyor üstümüzden, dün. Ve yasananlar, her seye ragmen ayiriyor, ayristiriyor; birlestiriyor, bir araya getiriyor; olduruyor ya da öldürüyor.

Bir yandan "agaçlar ayakta ölür" diyenlerin bile yataktan kalkamadiklarinigörüyoruz. Diger tarfatan küçümsenen tohumlarin nasil da filiz verdiklerine, dimdik dogruluverdiklerine sahit oluyoruz.

Direnis ve onuru kusanarak basini dik tutamayanlarin omuzlari düsüyor. Sirtlarindaki kamburlar artmaya basliyor. Cüzdanlari kabaranlarin hizla vicdanlari da körelmeye yüz tutuyor. Zamaninda "hayir" diyebilmeyi beceremeyenler, her seye "evet" demekte beis görmez hale geliyorlar, zamanla. çOgalmaktan baska derdi olmayan ve parmak sayisini kutsayanlar, yavas yavas yalnizliga gömülüp iç geçiriyorlar. Üstelik su günlerde, hiç kimse hiçbir türlü münafigi sevmiyor. Bahane, mazeret edebiyati da büyük bir gelisme ve zenginlige kavusuyor bu arada.

...........................

.....................

Kirli, kara bir duygunun bütün yürekleri, zihinleri sarip sarmalamasi isteniyor. Zulüm, sömürü ve adaletsizlik de bu korku ve yilginlik psikolojisinden, bu umutsuzluk ve düskirikligindan, bu gücünü bilmeyen kalabaligin yenilgiyi kaniksamis karanligindan besleniyor. Sinsi, kara bir yilan dolasiyor herkesin içinde. Ve daha denize düsmeden yilana sariliyor birçok insan.

Sükür ki onurun, erdemin, özgürlügün elinden tutanlar da var. Aldananlarin, aglayanlarin arasindan adananlar da çikiyor. Ve bütün süslü, kirli mazeretleri ürkütüyor, silkeliyor, düsündürüyor müsterek ve mukavim bir çiglik;