Yasam Suncagiz Bir Sey Iste

-Her gün ölenlerin arsinda yeni/den doganlara-

.....................................................................................................Ali Degirmenci

 

Gün hep aksamlidir.

Ve ölüme, öldükten sonra dirime yaslidir yanagimizin biri sürekli. Gögsümüzde özenle biriktirdigimiz her soluk; hayatin kimi zaman müthis derecede sagir kimi zamanda alabildigine duyarli/hengameli görüntülerine çarpar: Gidenler olur, aramizdan usulca ayrilanlar. Ayrilirken içimizin en mutena yerlerini kanirtip yaralayanlar. Bir çinar gibi kocaman bir bosluk birakanlar... Ve bagira çagira gelenler olur aramiza. SIkIntiyla, tasayla ve umutla, isiltiyla. Beklentilerimizi, düslediklerimizi bir anda zehirleyenler, boganlar, takas edenler olur. Vallahi acitmaz gögsümüzü hirpalayan bir kursun, gövdemize iz birakan bir jop ya da bilegimizi morartan kelepçe. Bogazimizda dügümlenen, kanimizi donduran, gözlerimizi ansizin yasartan burukluklar, acilar kadar. Sevincimizi kursagimizda birakir; bizi arkadan vuran bir el, bizi satan bir dost kelami. Umut tarlasina dadanan bir isirgan otudur ihanet. Yüz çevirenler, degisip baskalasanlar, yollarini degistirenler. Seyredenler. Seyrettirenler. Yine de tutunuruz biz ipi’ne Rahman’in. Yüzünü hem dünyaya hem de ahirete döndürerek dimdik ve yigitçe duran güzel insanlarla beraber. Sözümüz kirlilik ve kekemelikten uzaktir. Yazilarimiz münafiklar ve mürtedlikten nefret eder. Fahise fikirli zorbalara ve soytarilara boyun egmez; hiç kimseye hiç bir sey için yalakalik etmeyiz. Ömrümüzün her sayfasina incecik, zarif ve üretken izler birakir, diretmisligimiz.

 

Ömür, her insanin kendi tarihidir.

Ve özgürlük bizim mektebimizin ekmegi, hayatin içinde onurla devinen direnis ve salih amel ise bütün peygamberlerin meslegidir. Onu sa’y ve sabir emzirir. Dogum haberi ve ölüm çigligi esliginde, iki kutu arasinda dönenen hayat kusunun sesi, bukagilarini, zincirlerini kirdikça güzellesir. ”Deger mi” deriz, din gününü unutup da bunca ifsad, zulüm ve tugyan karsisinda egilmeye, ertelemeye, egip bükmeye? Silkinir, bir ilmek daha atariz her sabah aydinligin yumagina, karanligin vesvesesinden, velvelesinden siyrilarak. Sessiz fakat kararli adimlarla yürür sabahi umut. Yasaminin anlam buldugu, güzellesme ve arinma inkilabina durdugu yerleri görürüz. Meydanlarda bir isik salkimi içinde yürüyen onurlu kizlari, haykiran genç adamlari. Düsüsle yikilislar arasinda öreriz duvarini yarinin. Kirine bulasmadan alçakligin, namussuzlugun, zulmün; biriktiririz hep birlikte sereflice yasamanin kazanimlarini. Hayatin, dünyanin içinde, tam ortasinda dururuz; dünyevilesmede. Kurda kusa yem etmeyiz emegimizi, ekmegimizi, alin terimizi. fazilet, Kitab’in aydinliginda savkiyan bir hikmet manzumesidir, bir bilinç ve iman izdihami. Rezillige tesne olmak, vicdanini yutkunmak degildir asla. Kar, kis, tipi, boran elbette zorludur. Fakat kardelenlerdir baharin ilk mustucusu... Ve inancimiz yüzdelere vurulacak kadar basit ve münzevi degildir bizim. Sözde kalacak kadar kof ve geçici degildir bizim. Sözde kalacak kadar kof ve geçici degildir taleplerimiz. Örtümüz Meclis koridorlarinda pazarliga tutusmaz. Ve kendini inkarda, kanaralasmakta, elini, yüregini, yüzünü gözünü kan bürümüslerle yarismaz elimiz. Biz inat ve inançla söyleriz türkümüzü, yagli urgan boynumuzda yaralar açsa da.

Gün hep aksamlidir. Ve safaga gebedir her gece. Ve yasam, suncagiz birseydir.

Allah, günleri aramizda evirip çevirir. Ve ömür, ahirette de bizim en degerli sermayemizdir.

Yeter ki Allah elini çekmesin üzerimizden

Yeter ki kararmasin sol memenin altindaki cevahir....

  

Kaynak:Haksöz Aylik Dergi Sayi:98 Mayis 1999

 

Hazirlayan: Musa Dogan