besmele.jpg (16387 Byte)

TALÂK SÛRESI

Kur'an-i Kerim'in altmisbesinci sûresi. Oniki ayet, yüzkirkyedi kelime, binyetmis harften ibarettir. Fasilasi, elif harfidir. Medenî sûrelerden olup, Insan sûresinden sonra nâzil olmustur. Sûre, Talâk (Bosanma)'dan bahsettigi için bu adi almistir. Buharî'nin Ibn Mes'ud'dan rivâyet ettigi bir hadis-i serife göre diger bir adi da "en-Nisau'l-Kusrâ" (Kisa Nisa sûresi)dir. (Alûs, Ruhu'l-Meâni, XXVIII, 128).

Allah Teâlâ, bu surede bosanmanin hükümlerini açiklamaktadir. Bakara suresinde yer alan iddetle ilgili hükümler burada açiklanmakta; bosanmadan (talâk) sonra, bosanan esler, dogmus olan çocuklar ve nafaka ile ilgili uyulmasi gereken kurallar. Müslümanlara emir seklinde bildirilmektedir.

Ilk ayette, bosanmanin zamani, iddetin hesaplanmasi ve iddet müddetince bosanan kadinlarin kocalarinin evlerinde kalmalari gerektigi seklinde hükümler yer almaktadir. Ayrica, bosanma islemleriyle alakali olarak Müslümanlar uyarilarak, karar verirken ve uygularken Allah Teâlâ'dan korkulmasi emredilmektedir. Bosanmayla ilgili hükümler, Allah Teâlâ'nin sinirlari olarak nitelendirilmekte ve bu sinirlari asan kimsenin kendisine zulmetmis olacagi haber verilmektedir:

"Ey Peygamber! Kadinlari bosamak istediginiz zaman iddetleri içinde bosayin ve iddeti hesaplayin. Rabbiniz olan Allah'tan korkun. Apaçik bir edepsizlikte bulunmadikça onlari evlerinden çikarmayin. Onlar da çikmasinlar. Bunlar, Allah'in koydugu sinirlardir. Kim Allah'in koydugu sinirlari asarsa, süphesiz kendine zulmetmis olur. Bilmezsin, belki de Allah bosanmadan sonra yeni bir durum meydana getirir" (1).

Ayette hitap Resulullah (s.a.s)'e yöneliktir. Ancak, ümmetin imami oldugu için hüküm geneldir (Alûsî, a.g.e., XXIII, 128).

Allah Teâlâ'nin bosanmayi helal kilmasi, Müslümanlarin, asiri geçimsizlik sonucunda dogan büyük sikintilardan kurtulmalarini mümkün kilmak içindir. Talâka izin verilmis olmasi, isteyenin keyfine göre istedigi zaman karisini bosayabilecegi anlamina gelmez. Evlilik iliskilerinde dogan problemlere karsi Allah'a tevekkül edilerek sabredilmesi tavsiye edilmektedir. Bosanma agir sorumluluklari olan bir istir. Bu konuda rivâyet edilen hadislerde talâkin ne kadar agir bir mesele oldugu su ifadelerle açiklanmaktadir: "Allah'in en çok bugzettigi helâl, talâktir”, "Evlenin bosanmayin. Talâktan ars titrer”, "Kadinlari, onlardan süphe duymanin (ahlâksiz konusunda) disinda bosamayin. Allah acze ve celle zevvak ve zevvakatlari sevmez", "Talkla yemin yoktur. Ancak münafik olan kimse onunla yemin ister': "Ey Muaz! Allah, yeryüzünde köle azad etmekten daha sevdigi bir sey yaratmadi. Yine yeryüzünde, talâktan daha fazla bugzettigi bir sey yaratmadi..." (Kurtubî, elCami'li Ahkami'l-Kur'an, Beyrut 1966, XVIII, 149).

Eger bosanma, Allah Teâlâ'nin koydugu hükümler çerçevesinde hareket edilerek gerçeklesirse, pisman olan kocanin, ilk iki bosanmanin iddet müddeti içerisinde karisina dönmesi mümkün olur. Ancak üçüncü talâk hakkini kullanan bir kimse, kadin baska bir erkekle evlenip ondan bosanmadigi sürece, bu kadinla evlenemez. Talâk ve nikah konusunda yapilan islerde iki adil Müslümanin sahit tutulmasi gerekir.

Bu ayet hakkinda bazi hadisler rivâyet edilmistir. Abdullah Ibn Ömer (r.a)'dan nakledilen hadis söyledir: Ibn Ömer hanimini hayizli iken bosadi. Hz. Ömer (r.a) olayi bildirdigi zaman, Resulullah (s.a.s) kizdi ve söyle buyurdu: "Ondan geri dönsün ve temizleninceye kadar hanimini yaninda tutsun, sonra bir hayiz görsün ve temizlensin. Iste o zaman onu bosamak isterse dokunmadan temiz olarak bosasin. Allah Teâlâ'nin emrettigi iddet iste budur" (Kurtub, a.g.e., XVIII, 148).

Anlasildigi gibi koca karisini diledigi gibi bosayamamaktadir. Bunun belirli bir vakitte olmasi gerekmektedir. Bosanmaya karar veren kimse, karisinin hayizdan temizlenmis olmasina ve temizlik döneminde onunla bir iliskiye girmemis bulunmasina dikkat etmek zorundadir.

Bosamanin ikinci merhalesi ise bosanmadan sonra baslayan iddet müddetidir. Iddet süresi içerisinde ve bitiminde nasil davranilmasi gerektigi su sekilde bildirilmektedir:

"Bosanan kadinlar iddetlerinin sonuna varinca onlari, güzelce nikâhiniz altinda tutun veya onlardan güzellikle ayrilin. Içinizden adalet sahibi iki kisiyi yaptiklariniza sahit tutun. Sahitligi de, Allah için yapin. Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla ögüt verilir. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir kurtulus yolu gösterir” (2).

Uyulmasi emredilen hükümleri Allah'tan korkarak tam bir samimiyetle uygulayan kimseler bir kurtulus bir çikis yolu gösterilecegi ve ummadigi yerden riziklandirilacagi haber verilmekte ve böylece diger islerde ve sikintilarda oldugu gibi, evlilik iliskileri ve bosanma halinde Müslümanlardan, Allah Teâlâ'ya tevekkül ederek hileli yollara yönelmekten kaçinmalari gerektigi anlatilmaktadir.

Pesinden iddetle alakali bazi ayrintilar verilmektedir:

"Âdetten kesilen kadinlarinizin iddetinde süphe ederseniz, bilin ki onlarin iddeti üç aydir. Hiç âdet görmeyenler de böyledir. Hamile kadinlarin iddeti ise, dogum yapmalariyla tamamlanmis olur. Kim Allah 'tan korkarsa Allah ona islerinde kolaylik verir" (4).

Bu hükümlerin, Allah'in emirleri oldugu ve O'ndan korkarak bu emirlere uyan kimselerin kötülüklerinin örtülecegi ve mükafatlarinin büyütülecegi bildirildikten sonra, iddet süresi içerisinde bosanan kadinlarin barinma ve geçimlerinin saglanmasi, gebe olan kadinlara dogumlarini yapana kadar nafakalarinin verilmesi, bosanmis olan çocuk sahibi kadinlar eger çocuklarini emziriyorlarsa onlara ücretlerinin verilmesi ve çocugun süt emmesi meselesinin bosanmis esler arasinda güzellikle halledilmesi, ancak bu çözümde anlasamazlarsa çocuga sütanne bulma yükümlülügünün babaya ait olmasi gibi hükümler yer almaktadir (Ayetlerden çikarilan fikhî kaideler için bk. Kurtubî, a.g.e., XVIII, 148 vd.).

Allah Teâlâ, Müslümanlarin zor durumda kalmamalari için, onlara güçleri ölçüsünde mükellefiyet yüklemistir. Bosanan kadinlarin nafakasinin karsilanmasi hususunda söyle buyurulmaktadir:

"Varlikli kimse nafakasini, varligi ölçüsünde versin. Rizki dar olan da Allah'in kendisine verdigi kadar versin, Allah, kisiyi ancak verdigi seyle mükellef tutar. Allah güçlükten sonra kolaylik getirecektir" (7).

Pesinden gelen ayetlerde, Allah Teâlâ, insanlarin mutlak anlamda iyiligi için vazetmis oldugu hükümlere uyulmasini, aksi halde peygamberlerin getirdiklerine uymaktan kaçinan geçmis zalim kavimlerin durumuna düsülecegini haber vermekte ve Müslümanlarin kendileri için bir kurtulus vesilesi olan Kur'an'a uymaya çagirmaktadir:

"Allah, onlar için siddetli bir azap hazirlamistir. O halde ey iman eden akil sahipleri! Allah'tan korkun, Allah size bir Kur'an indirmistir.” (10).

Iman edip salih amel isleyenleri bilgisizligin ve inkarin karanligindan çikarip, kurtulus nuruna ulastirmak için, içinde hak olduguna dair apaçik deliller bulunan Kur'an ayetlerini getiren bir peygamber gönderdigini, onun getirdiklerine iman ederek salih amel isleyenlerin, içinde ebedi kalacaklari altindan irmaklar akan cennetlere konulacagi haber verildikten sonra sûre, Allah Teâlâ'nin kudretinin bütün varlik alemini kusattigi ve bunun insanlar tarafindan bilinebilmesi için emirlerinin göklerle yer arasinda inip durdugunu bildiren su ayet-i kerîme ile son bulmaktadir:

"Yedi gögü ve yerden de bir o kadar yaratan Allah'tir. Allah'in her seye kadir oldugunu ve ilminin her seyi kusattigini bilmeniz için, Allah'in emirleri göklerle yer arasinda inip durmaktadir" (12).

Ömer TELLIOGLU

Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi