ABESE SÛRESI


Kur'ân-i Kerim'in sekseninci sûresi. Kirkiki âyet olup yüzotuzüç kelime ve besyüzotuz üç harften ibarettir. Fâsilalari elif, he, mim harfleridir. Mekke'de nâzil olmustur.

Sûre, birkaç bölümden olusmaktadir. Birinci bölümde Rasûlullah (s.a.s.)'in Mekke'de yasadigi bir olay ve bu olay karsisinda Rabbi'nin Kur'ân-i Kerim'de onu kinamasidir. Sûrenin bu ilk âyetlerine 'itâb ayetleri*' denir. Bu olay söyle meydana gelmistir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir gün Kureys'in ileri gelenlerine islâm'i anlatip onlari islâm'a davet ile mesgul iken gözleri görmeyen ve fakir halktan olan Abdullah ibn Ümmi Mektûm adindaki kisi oraya gelip Rasûlullah'in mesguliyetinden habersiz olarak ona: "Ey Muhammed, Allah'in sana ögrettiginden bana da ögret" demisti. Hz. Peygamber Kureys'in bu ileri gelenlerine sürekli islâm'i anlatip durdugu hâlde bunlar bu ilâhi davete aldiris etmiyor, küfürlerine devam ediyorlardi. Hz. Peygamber de davetine israrla devam ediyordu. Bu kararli ve israrli davetin devam ettigi bir sirada ibn Ümmi Mektûm'un çikip gelmesi ve Kureys'in tavrindan haberdar olmadigi için Rasûlullah'a israrla: "Allah'in sana ögrettiklerinden bana da ögret" demesi biraz da olsa sanki Hz. Peygamber'in canini sIkmIstI. Dinini ögrenmek isteyen bu âmâ insana aldiris etmeyen ve hattâ yüzünü ondan çeviren Peygamber'e derhal Allah'tan bir ikâz ve itâb gelmistir. Bu ve buna benzer bazi ikâz ve itâb âyetleri Kur'ân'in Hz. Muhammed uydurulmadiginin en büyük delîli ve kanitidir. Zira Kur'ân Hz. Muhammed tarafindan yazilmis ve uydurulmus olsaydi, kendi kendini kinamasi düsünülemezdi.

Sûre bu olay üzerine nâzil olmustur. Bu 'itâb' âyetlerinden sonra Hz. Peygamber Abdullah ibn Ümmi Mektûm'u her gördügünde:

"Merhaba ey kendisi için Rabbimin beni kinadigi kisi" diye buyururdu. Hattâ Medine'ye hicretten sonra Rasûlullah Gaza'ya çiktiginda Abdullah'i Medine'de yerine devlet baskani vekili olarak birakiyordu.

Sûrenin bu ilk bölümünü olusturan itâb âyetleri sunlardi:

"Surat asti ve döndü. O âmâ (gözü görmez) kisi ona geldigi zaman. Ne bilirsin, belki o arinacak? Yahut ögüt dinleyecek de bu ögüt kendisine yarayacak. Ama sen kendisini zengin görüp, (islâm'a yanasmaga) tenezzül etmeyene yöneliyorsun. Onun arinmasindan sana ne?Ama sana can atarak gelen (Allah'tan) korkarak gelmisken, sen onunla ilgilenmiyorsun. Hayir (Olmaz böyle sey), O (Kur'ân ve ögütleri) bir hatirlatmadir. Dileyen onu düsünüp ögüt alir..." (Abese, 80/1-5). Bu duruma göre genel davet esastir. Onlara karsi delil olsun diye insanlarin tümüne davet yapilir. islâm herkese teblig edilir.

Sûrenin ikinci bölümünde ise, insanin inkârciligi ve Rabbine karsi olan apaçik küfrü anlatilir. Üçüncü bölümde de insan rûhunu, kendisinin ve hayvanlarin yiyecegi olan seylerden ibret almaya yöneltmesidir. insan kendi hayatinda oldugu gibi bunlarin gerisinde sakli olan Allah'in tedbir ve takdirini görmeye davet edilmektedir. Sûrenin son bölümünde de Kiyâmetin kopmasi aninda meydana gelecek büyük ve dehset verici sesten bahsedilir:

"O muazzam gürültü, kiyâmet kopup geldigi zaman, o gün kisi kardesinden, annesinden, babasindan, esinden ve ogullarindan kaçar. O gün herkes kendi derdine düser... O gün bir takim yüzler aydinliktir, gülmekte ve sevinmektedir. O gün bir takim yüzler de tozlanmis ve onlari karanliklar bürümüstür. (Öylesine üzgün, öylesine dertli) iste onlar, kâfirler, 'hak'tan sapanlardir. " (Abese, 80/34-42)


M. Said SIMSEK

Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi