HUMEZE SÛRESI


Kur'ân-i Kerîm'in yüzdördüncü suresi. Mekke'de nâzil olmustur. Dokuz âyetten ibarettir. Adini birinci âyetteki "hûmeze" kelimesinden almus olup, fasilasi "he" harfidir.

"Humeze", baskalarini çekistiren anlaminda kullanilmaktadir. Buradaki "hûmezetün lümeze" kelimeleri, Arapça'da birbirine çok yakin anlamli Iki kelimedir, birbirinin yerine de kullanilabilir. O kadar az fark vardir ki, dile son derece vakif olan Araplar bile hûmeze'nin anlami olarak lümeze'yi gösterirler. Bu durumda anlam söyle olur. Baskalarini hakir ve zelîl etmeyi âdet haline getiren o kisi bazilarini parmakla gösterir, bazilarini da söz ile isaret eder. Bazilarina nasipleri dolayisiyla ta'n eder. Bazi sahislari da kötülüge baglar. Bazilarini yüzüne karsi asagilar, bazilarini da giybet eder. Laf tasiyarak dostlar arasinda kavga ve huzursuzluk çikarir, kardeslerin arasini bozar. Baskalarini kötü isimle çagirir, onlarla alay eder ve eksikliklerini ortaya çikarir.

Bu sûre, Islâm dâvasinin Ilk dönemlerindeki gerçek hayat tasvirlerinden birisini aksettirmektedir. Ayrica her toplum ve çagda görülebilen bir örnegi tasvir etmektedir. Sûrede, basit ruhlu, asagilik bir kisi canlandirilarak böyle insanlarin hâl ve tavirlari anlatilmakta ne kadar zavalli olduklari vurgulanmaktadir. Kendisine mal verilen ve malin esiri olup dünyada tek degerin maldan ibaret oldugunu sanan, maddiyat karsisinda bütün degerlerin küçüklügüne Inanan asagilik ruhlu insanlardan birisidir. Ayrica o, elde ettigi bu malin her seye gücü yeten ve hiçbir seyi yapmaktan geri kalmayan bir tanri oldugunu sanmaktadir. Böylece ölümün gelmeyecegini ve ebediyyen mal dolayisiyla hayatta kalacagini zannetmektedir. Eger öbür dünyada bir hesap veya ceza olacaksa bunu maliyla devralacagini sanmaktadir. Mali, parasi artik onun tanrisi olmustur. Artik o, maddiyat ve dünyaya tapmaktadir.

Bu vesileyle o âdî tip (ve onun gibileri) mallarini saymakta ve saydikça zevk almaktadirlar. Içinden kötü bir duygu onu insan seref ve haysiyetini çignemeye, diliyle insanlari çekistirip alay etmeye itmektedir.

Bu tasvir sahsiyetten yoksun ve imandan mahrum olan beser ruhunun igrenç, çirkin ve âdî bir tasviridir. Islâm, ahlâkî yücelige deger verdigi için bu derece düsük ve âd; ruhlari nefretle karsilar. Bunun için alay ve istihzayi yasaklar. Çesitli yerlerde onu bunu kinamayi reddeder. Burada bu derece çirkin ve igrenç olarak zikredilip bunun yanisira tehditlerin yer almasi demek oluyor ki, o devirde bir takim müsrikler Rasûlüllah aleyhine ve mü'minlere karsi böyle davranmaktaydilar. Bu gerçek dün onlara karsi uygulanmis, günümüzde de yine müsrikleri arattirmayacak derecede müslümanlara karsi uygulanirligi devam etmektedir .

l) "(insanlari) arkadan çekistiren, yüze karsi (onlarla) alay eden her kisinin vay haline.

2) Ki o, (dünya) mali(ni) toplayip tekrar tekrar sayanlar.

3)"Malinin gerçekten kendisine (dünyada) ebedî hayat verdigini sanir."

4) "Hayir (sandigi gibi mali kendisine ebedî hayat vermeyecek ve) o elbette Hutameye (her seyi yakip bitiren demek olup, cehennemin isimlerindendir) atilacaktir."

5) "O Hutamenin mahiyetini sana ne bildirdi?"

6) "(Hutame, sönmesi imkansiz) Allah'in tutusturmus atesidir.

7) "Ki o (derilerini, etlerini yiyip bitirecek ve) kalplerin üstüne çikacaktir".

8-9)"Muhakkak ki bu (atesin kapilari) onlarin üzerine uzatilmis direklerle kapatilmis (olacak) tir."

Yüce Allah'in bu sekli reddedisindeki itinasinda Iki büyük mâna görülmektedir. Biri; ahlâk düsüklügünün takbih edilip bu çesit düsük ruhlari kötülemek. Ikincisi; Mü'min ruhlari destekleyerek onlara asagiliklarin sizmasini önlemek, Allah'in yaptiklari her seyi gördügünü onlardan hoslanmayacagini ve cezasini verecegine isaret etmektir. Bu isaretler mü'minlerin ruhen yüceltilmelerini saglamak ve çirkin hile ve oyunlardan uzaklasmasini saglamak içindir.

Naci YENGIN