TERAVIH VE RAMAZAN GECELERININ IHYASI 

Ramazan ayi, Allah’in kullarina ihsan ettigi önemli bir aydir. Faziletiyle ilgili yazilmis ve söylenmis çok söz vardir. Ama ne olursa olsun asil olan yasanmasidir. Aksi taktirde bildigini yasamayan insan konumuna düsülür ki, bu da Islâm’in kabul etmedigi bir gerçektir.

Ramazan gecelerinin ihyasiyla ilgili Ebu Hureyre’den mervî su hadis dikkat çekici: “Rasulullah ramazan gecelerini ihya etmeye tesvik eder, fakat kesin olarak emretmezdi. Her kim inanarak ve karsiligini Allah’tan bekleyerek ramazani ihya ederse, geçmis günahlari bagislanir.”

“Ramazani ihya etmek...”ten maksat, namaz kilarak ihya etmektir, bu namaz da teravih namazidir denmis. Bir baska hadisi serifte de Peygamberimiz: “Süphesiz Allah ramazan orucunu farz kildi, ben de ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kildim. Her kim inanarak ve sevabini Allah’tan bekleyerek ramazani oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse anasindan dogdugu gibi günahlarindan temizlenmis olur.” buyuruyor.

Görüldügü gibi ramazan gecelerini ihya etmek, Müslüman için son derece menfaatli bir durum. Burada teravih namazi olarak zikredilmeye çalisilmissa da, sadece buna hasretmek eksik olur. Asil olan, bu geceleri en hayirli bir sekilde degerlendirmektir. Kur’an okumak, Peygamber hayatini okumak, tefekkür ve tezekkürle mesgul olmak, ramazan gecelerinde yapilmasi gereken islerden olmalidir.

Ramazan ayi, Kur’an ve ibadet ayi oldugundan, gündüzleri oruçlu insanlarin, gecelerini de malayani ile geçirmeden, gündüzki orucun sevabini yok edici davranislarda bulunmamasi gerekir. Onun için de insan, ramazan ayinda her yönüyle kendini hesaba çekmeli. Yaptigi güzelliklere devam etmeli, yapmamasi gerekip de yaptigi yanlislardan da vazgeçip, nasuh tevbesi yapmalidir. Deyim yerindeyse yeniden dogmak için ramazan ayini, kul, firsat bilmeli.

Özellikle ramazan gecelerinin ihyasinda en verimli is teravih namazidir. Simdi de teravih namazinin nasil ve ne kadar kilinmasi gerektigi ile ilgili bilgileri size aktaralim.

Teravih Namazi

Teravih, nefsin istirahat etmesi demektir. Ramazan ayi içinde kildigimiz teravih namazlarinda her dört rekattan sonra dinlenildigi (dinlenmesi gerektigi) için bu sekilde adlandirilmistir.

Tek ve cemaatle kilinabilen teravih namazinin hükmü, Ahmet b. Hanbel, Safiî ve Ebu Hanife ile Malikîlerden bazilarina göre EFDALDIR. Bu hükme bu mezheplerden bazi müctehidler farkli görüsler de beyan etmislerdir. Mesela Tahavî, vacib-i kifaye demistir.

Peygamberimizin teravih namazini devamli cemaatle kilmadigindan Islâm âlimlerinin bir kismi evde kilmanin faziletli oldugu kanaatine varmislar. Hz. Ömer devrinden sonra teravih namazi Islâm’in siâri haline geldi ve Müslümanlar bunu devamli olarak kildilar. Bu sebeple alimler teravihi camilerde kilmanin efdal oldugu hususunda görüs birligine vardilar ve bu konuda asagidaki delilleri zikrettiler:

Hz. Aise (r.a.) diyor ki: “Hz. Peygamber mescitte namaz kilmisti. Bir grup cemaat de O’na uyarak namaz kildilar. Sonra ikinci gün yine kildi. Bu sefer cemaat çogaldi. Sonra üçüncü gün, yahut dördüncü gün cemaat yine toplandi. Fakat Hz. Peygamber onlarin yanina çikmadi. Sabah olunca da söyle buyurdu: “Yaptiginizi gördüm. Ancak size çikmaktan beni alikoyan sey, size bu namazin farz olmasindan korkmamdir.”

Görüldügü gibi Hz. Peygamber, teravih namazini cemaatle kilmistir. O’nu cemaate devam etmekten “ümmetime farz kilinir” endisesi alikoymustur.

Ebu Hureyre diyor ki: “Hz. Peygamber, ramazanda çikip bakti ki, bir grup cemaat mescidin bir kösesinde namaz kiliyor. “Bunlar nedir?” diye sordu. Dediler ki: “Bunlar Kur’an okumayi bilmeyen bir topluluktur. Ubey b. Kâb namaz kiliyor, onlar da onun namazina uyarak kiliyorlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Dogru yapiyorlar. Yaptiklari sey ne güzeldir.”

Hz. Ömer (r.a.)’in, cemaati Übey b. Kâb’in arkasinda topladigi belirtilir. Zikredilen bu deliller teravih namazinin cemaatle kilinmasina delil teskil etmektedir.

Hz. Peygamber’in: “Farz olani müstesna namazin efdali, kisinin evinde kildigi namazdir.” sözünü alimler, teheccüd namazina hamletmislerdir. Nitekim bayram namazlari, küsuf ve istiska gibi cemaatle kilinmasi mesru olan bazi namazlari umumdan istisna ettiler. Teravih namazi da böyledir. Bunun için Ömer b. el-Hattab, teravihin farz kilinmasi endisesi ortadan kalkinca, cemaatle camide kilmayi emretmistir. Bu uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam edegelmis ve ramazan ayinda teravih namazi kilmak, Islâm’in siari olmustur. Ancak teravihi camide cemaatle kilmayip da evinde kilan kimse kötülenmez, ayiplanmaz.

Teravih namazi konusunda sahabe uygulamasina gelince; Hz. Peygamber’in vefatindan sonra Ebu Bekir ve kismen de Ömer döneminde teravih namazi münferiden, yani cemaat olmaksizin kilinmaktaydi. Bir ramazan öncesi Ömer mescide çiktiginda, halkin daginik bir sekilde teravih namazi kildigini görmüs ve daginik bir sekilde kilmak yerine insanlari bir imamin arkasinda toplayip teravih namazinin cemaatle daha derli toplu, düzenli bir sekilde kilinmasinin uygun olacagini düsünmüs ve ertesi gün Ubey b. Kâb’i teravih imami tayin etmistir. Düzenli bir sekilde namazin kilindigini görünce de: “Bu ne de güzel bir yeniliktir (bidat).” diye memnuniyetini ifade etmistir.

Teravih Namazinin rekat sayisi

Bu konuda alimlerin üç görüsü vardir:

1- Teravih sekiz rekattir. Muhaddislerin ve Muhakkiklerin görüsü.

2- Teravih yirmi rekattir. Üç imam; Ebu Hanife, Safî ve Ahmet b. Hanbel’in görüsü.

3- Teravih otuz alti rekattir. Imam-i Malik’in görüsü.

Bu görüs içinde muhtelif deliller mevcut. Yalniz üçüncü görüs konusundaki delil hayli zayif. Birinci ve ikinci görüs konusunda oldukça kuvvetli deliller mevcut. Bu konuda delillerle sizlerin dikkatini dagitmak istemiyorum. Fakat sunu ifade etmeyi de vazife addediyorum: Bu açiklamalara göre, teravih namazinin sekiz rekatinin Hz. Peygamberin sünneti, geri kalan on iki rekatinin ise, teravihin yirmi rekat olduguna dair, sahabenin sünneti ve Islâm ümmetinin ramazan ayini ihya gecesiyle yasattigi gelenegi oldugu ortaya çikmaktadir. Bu durumu birbirinden ayirmak için bazi Hanefîler teravih namazinin ilk sekiz rekatinin RATIBE sünnet, geri kalan on iki rekatinin ise MÜSTEHAB oldugunu söylemislerdir.

Ramazan ayi Kur’an ayi, ramazan ayi ibadet ayi; bu aya erisen Mü’minler bunun kadrini, kiymetini iyi bilmeliler. Bir kudsî hadiste buyuruluyor ki: “Kulum bana nafile ibadetle yaklasir; ben onun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayagi olurum.” Bizler de bu anlayis üzere hayatimizi idame etmek istiyorsak ibadetlerimize özen göstermeliyiz. Ister sekiz, ister yirmi, ister otuz alti kilalim; ister evde, ister mescid/camide kilalim mühim olan hakkiyla ve Allah’in rizasina uygun olarak kilmaya çalismamizdir.

Allah’a yakin olmaya çalisip, Allah’a yaklastirici ibadet etmeye gayret edelim.

Yaziyi tamamlamaya çalisirken bir hususu da izah etmek istiyorum. Ülkemizde kilinan teravih namazlari adeta sürat yarisi seklinde eda edilmeye çalisiliyor. Ne hikmetse böyle bir teamül mevcut. Oysa teravih namazinin hizli kilinacagina dair en ufak bir kaynak mevcut degil. Hal böyle olunca mü’minlerin bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Oysa bizler biliyoruz ki, geç saatlere kadar teravih kilinirdi.

Bu hususta su, bazi kimseler çabucak teravih namazini kilip, kahvehanelere dolup sahur vaktine kadar oturup/oynayip ondan sonra -bir kismi sabah namazini kilip bir kismi da onu dahi kilmadan- yatmakta. Bu son derece mahzurlu. Sevaba ihtiyaci olan biz mü’minlerin böylesi hallerden uzak durmasi gerekir.

Ne mutlu her seyi Allah’in rizasina uygun yapmaya çalisanlara!

Kaynaklar:

1- Islamî Arastirmalar Sayi: 4 Nisan 1987

2- Ilmihal-i Islam ve Toplum: ISAM-TÜRKIYE DIYANET VAKFI-ISLAM ARASTIRMALARI MERKEZI, IST. 1999.

Kaynak: Ahmet Belada, ilkadim dergisi

@ Ekrem Yolcu