HAMİT HAKSEVER
ÇANAKKALE
SAVAŞINDA İNGİLİZ OYUNU
Tarih boyunca
İslama en büyük düşmanlığı İngilizlerin yapmış olduğunu görürüz.
Günümüzde ise Amerika, yeni düşman addettiği İslama ve İslam dünyasına
karşı ahlaksızca saldırırken İngilizler bu saldırılara ve Amerikan
projelerine tam destek vermekte ve Amerika ile omuz omuza hareket
etmektedirler. Bu yazımızda, Çanakkale savaşında İngilizlerin yaptığı
alçaklıkların bazılarını inceleyecek ve bu alçaklıkların günümüzdeki
versiyonlarına dikkat çekeceğiz.
İngilizler
Çanakkale için sömürgeleri altında olan müslüman ülkelerden asker
topluyorlardı. Saf müslümanları, Sizin halifenizi Almanlar kaçırdı. Biz,
sizin halifenizi kurtarmak için Almanlarla savaşıyoruz. diyerek
kandıran İngilizler, bu yalana kanmayan müslümanları, ailelerini
öldürmekle tehdit ederek zorla cepheye sürdü. Gelmek istemeyenleri ise
öldürdüler. İngilizin oyununa gelen müslüman askerler Çanakkalede,
Türklerle savaştıklarından habersiz harp ediyorlardı.
Bir bayram sabahı
ilahî bir lütuf olarak Türk siperlerinin üzerini bulutlar kapamıştı.
Düşmanın, siperlerimizi gözetleme imkanı ortadan kalkmıştı. Askerlerimiz
çok sevinmişti. Zira bayram namazı kılmayı çok arzu ediyorlar fakat
komutanları, toplu halde namaz kılmanın düşman için bulunmaz bir fırsat
olacağını söyleyerek müsaade etmiyordu. Siperlerimiz bulutlarla
kapandığına göre artık namaz kılınabilirdi. Komutanından erine hep
beraber saf tuttular ve vecd içinde namaza durdular. Bayram namazını
kıldıktan sonra hep bir ağızdan şevkle tekbir getirmeye başladılar. Bu
sırada düşman siperlerinden gürültü, arkasından da silah sesleri gelmeye
başladı. Meğer, kendileri gibi müslümanlarla savaştıklarını anlayan
kandırılmış askerler, düşman siperlerinde karışıklık çıkarmışlardı.
İngilizler de onların bir kısmını kurşuna dizmiş, bir kısmını da cephe
gerisine çekmişti.
Müslüman askerleri
kandırarak cepheye süren İngilizler, müslüman olmayan Avustralya, Yeni
Zelanda gibi ülkeleri de propaganda yolu ile kandırıyordu. Hıristiyan
devletlerine, dünyayı barbar Türklerden kurtarmanın zamanı gelmiştir,
diyorlar. Bu savaşın aynı zamanda bir haçlı savaşı olduğunu ifade
ediyorlardı. Avustralya ve Yeni Zelandadan gelen Anzak askerleri de
İngilizler tarafından kandırılmıştı. Çanakkale savaşında Türklerin
kahramanlığı gibi insanlığına da hayran kalan Anzak askerleri İngiliz
kalleşinin gerçek yüzünü görüyordu. Nitekim İngilizler onlara Türkler
yamyamdır. İnsan eti yerler. Dünyayı bu yamyamlardan kurtarmak için
savaşıyoruz şeklinde propagandalar yapmışlardır. Fakat onlar cephede
gördüler ki Mehmetçik kendi hayatını tehlikeye atarak düşman askerini
kurtarabilecek kadar, kendi yaralı iken düşman askerinin yarasını
sarabilecek kadar, kendi bayat ekmek yerken düşman esirine taze ekmek
yedirebilecek kadar insanlığın zirvesindedir. Çanakkaleye gelirken
Türklerden nefret eden Anzaklar, Türklere hayran kalarak memleketlerine
dönmüşlerdir.
İngilizlerin
Çanakkalede yaptıkları âdiliklerden birisi de kimyasal gaz kullanma
teşebbüsleridir. Bu insanlık cinayeti, Lordlar Kamerasında Çörçil
tarafından gündeme getirilmişti. Bunun bir insanlık suçu olduğu
vurgulanınca Çörçil, Türkler insan değildir. Bu yüzden gaz
kullanmamızda bir sakınca yoktur diyerek oradakileri ikna etmişti.
Varillerle kimyasal gazlar gemilere yüklenip Çanakkaleye sevk edildi.
Rüzgar, mevsimin özelliğinden dolayı denizden karaya doğru esiyordu.
Varillerin kapaklarını açacaklar, rüzgarın etkisiyle karaya doğru esen
gazlar Türkleri zehirleyecekti. Fakat Müslüman Türke olan ilahî yardım
İngilizlerin hesabını bozmuştu. Variller Çanakkaleye ulaşınca rüzgar
yön değiştirmiş, karadan denize doğru esmeye başlamıştı. Bu durum savaş
boyunca devam etti.
Zehirli gaz
kullanmaya muvaffak olamayan İngilizler başka bir kalleşliğe, başka bir
insanlık suçuna imza atmayı başardılar. 28 Haziran 1915 gecesi direk,
Sargı Yeri Hastanesini hedef alarak, çoğu parmağını bile
kıpırdatamayacak kadar ağır yaralı olan 18.000 yaralı askerimizi şehit
ettiler. Mehmetçiğimiz onların hastane gemilerinin hiçbirine tek kurşun
bile atmazken, buna mukabil düşmanın yaralı askerlerini bile büyük bir
şefkatle tedavi ederken İngilizler Ortaçağdan kalma vahşiliklerini
pervasızca sergiliyorlardı. Bir savaş ve insanlık suçu işleyerek 18.000
savunmasız insanı katlediyorlardı.
Çanakkalede
İngilizler ve müttefikleri mağlup oldular. Savaş bitti, fakat İngiliz
hilesi bitmedi. Savaştan sonra İngilizler Londranın iki önemli
caddesine, Oxford ve Cambridge caddelerine birer heykel dikmişlerdi.
Hâlen mevcut olan bu heykellerde, Osmanlı askerinin süngüsünün ucunda
bir İngiliz askeri tasvir edilmekte ve altında şu ifadeler yazmaktadır:
Türkler, Çanakkalede babanı böyle öldürdüler
Şu ikiyüzlü
İngilizlere bakın. Aldatmacaları ile yetmiş iki milleti peşlerine takıp
dev zırhlılarla, dünyanın bir ucundan gelip ülkemizi işgal etmeye
çalışıyorlar, her türlü imkansızlığa mukabil göğüslerindeki imanla
savaşan Mehmetçiğe ölüm kusuyorlar, buna mukabil vatanını savunan
Türkler hunhar, saldırgan İngilizler mazlum oluyor.
Bugün de yapılan
şeyler dün yaşadıklarımızın benzeridir. Dünyanın bir ucundan kalkıp
gelen Amerika ve İngiltere, Ortadoğuyu işgal etmeye çalışmakta, buna
mukabil ülkesini savunmaya çalışan bir avuç direnişçiye terörist
damgasını vurmaktadırlar. Irakın işgalinde yeniden görüldüğü üzere
öncelikle müslümanı müslümana kırdırmayı hedeflemektedirler. Bu yüzden
etnik farklılıkları ve mezhep farklılıklarını ön plana çıkarmakta,
müslümanların birbirine düşmesine çalışmaktadırlar. Dünyayı yanlarına
alabilmek için müslüman ülkelerde kimyasal silah olduğunu ve bu
ülkelerin dünya barışını tehdit ettiğini iddia etmektedirler. Halbuki
dünyayı asıl tehdit eden kendileridir. Nitekim Amerika, Hiroşima ve
Nagazakiye atom bombası atarak yüz binlerce masum insanı buharlaştırmış,
İngiltere ise başarılı olamasa da Çanakkalede gaz kullanmaya teşebbüs
etmiştir. Kimyasal silah kullanmadan yana sabıka dosyaları kabarık olan
saldırgan müttefikler, kendilerinin, dünyanın en korkunç kimyasal ve
nükleer silahlarına sahip olmasında herhangi bir sakınca görmemekte buna
mukabil bir müslüman ülkede bu silahların olabilme ihtimaline bile savaş
açabilmektedir. Hayalî gerekçelerle müslüman ülkeleri işgal
edebilmektedirler.
Gerek İngilizler,
gerek Amerika ve gerekse diğer batılı devletler dün ne iseler bugün de
aynısıdırlar. Tarihten ibret alıp yanlış adım atmamamız gerekmektedir.
Maalesef bizim içimizde de Amerika, İngiltere ve batılı devletlerle
hareket etmeyi savunan gafiller bulunmaktadır. Ziya Gökalpin bu hususta
öğüt veren şu dörtlüğü dikkat çekicidir:
Kardeş
dalgın çıkma yola
Bir yol tut
ki emin ola
Önde varsa
bir İngiliz,
Gitme sakın,
fena bir iz.
Şu gerçeği asla
unutmayalım ki İngilizin, Amerikanın veya ABnin izinden gitmek bize
az şey kazandıracak fakat çok şey kaybettirecektir. Kaybedeceğimiz
şeylerin en büyüğü ise Müslümanlıkla ve Türklükle yoğrulmuş millî
şahsiyetimiz olacaktır. Unutmayalım ki, millî şahsiyetini kaybeden
milletler millî hakimiyetlerini de kaybetmiş demektir...
Kaynak: Ilkadim
dergisi, 04/2005

|