Ramazan ayı… Şehrullah… Oruç
günleri… Mü’minler için ne anlam ifade ediyor? “Ey iman edenler! Sizden
öncekilere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Ta ki
korunasınız.” (Bakara-183) “O Ramazan ayı ki, Kur’an onda indirilmiştir…”
(Bakara-185) Ramazan kelimesi sözlükte şu manaları içermektedir: Yaz sonunda, güz
mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur; güneşin hareretinin
şiddetinden kızgın yerde yalın ayak yürümek ve yanmak; kılıcın iki taş arasına
konulup, keskinleştirmek için dövülmesi, bir de Allah’ın güzel isimlerinden bir
isim… Ramazan orucu; arınma, bilenme ve korunma eylemi olarak mü’minlerin hayatına
yansıyor. Ramazan yağmuru; kirlerden ve kirlilerden arınma mevsimi… Cahiliyenin
kokuşmuş ve kirli havasından kurtulup vahyin iklimini soluma seferi… Kirli işleri ve
kirli hesapları kapatma kararı… Kirli ellerin, çirkin işlerde gösterdikleri
cesarete, karşı koyabilme yürekliliği… Ruhlardaki çölleşme, yüreklerdeki
çoraklaşma bu yağmura muhtaç… Kir, kin, küf, pas… Çürüyen bir toplum…
İnsanlık bu yağmurla ne zaman buluşacak? Ramazan yağmuru ile başlayan bir temizlik
harekatı… Temizleme ameliyesi… Temizlenme eylemi… Önce kendimizden başlayarak…
Bu yağmura gözyaşlarımızın iştirakini sağlayarak bilenme, arınma, direnme
disiplinine dahil olmak durumundayız.
RAMAZAN YAĞMURU
Ramazan ayı…
Şehrullah… Oruç günleri…
Mü’minler için ne
anlam ifade ediyor?
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz
kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Ta ki korunasınız.”
(Bakara-183)
“O Ramazan ayı ki, Kur’an onda
indirilmiştir…” (Bakara-185)
Ramazan kelimesi sözlükte şu manaları
içermektedir: Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan
temizleyen yağmur; güneşin hareretinin şiddetinden kızgın yerde yalın ayak
yürümek ve yanmak; kılıcın iki taş arasına konulup, keskinleştirmek için
dövülmesi, bir de Allah’ın güzel isimlerinden bir isim…
Ramazan orucu; arınma,
bilenme
ve korunma
eylemi olarak mü’minlerin hayatına yansıyor.
Ramazan yağmuru;
kirlerden ve kirlilerden arınma mevsimi… Cahiliyenin kokuşmuş ve
kirli havasından kurtulup vahyin iklimini soluma seferi… Kirli işleri ve kirli
hesapları kapatma kararı… Kirli ellerin, çirkin işlerde gösterdikleri cesarete,
karşı koyabilme yürekliliği…
Ruhlardaki
çölleşme, yüreklerdeki çoraklaşma bu yağmura muhtaç… Kir, kin, küf, pas…
Çürüyen bir toplum… İnsanlık bu yağmurla ne zaman buluşacak?
Ramazan yağmuru ile
başlayan bir temizlik harekatı… Temizleme ameliyesi… Temizlenme eylemi… Önce
kendimizden başlayarak… Bu yağmura gözyaşlarımızın iştirakini sağlayarak
bilenme, arınma, direnme disiplinine dahil olmak durumundayız.
Ramazan ateşi… İştah, şehvet, heva, hırs
ateşlerini etkisizleştirecek oruç ateşi… Yüreklere bu ateş düşmeden öteler
ötesi ile iletişim kurulabilir mi? İslami yaşam, “avuçta
tutulan kor ateş” değil miydi? Bu “ateş”e razı olanlar, sebat edenler
ancak ebedi ateşten kurtulacak ve kazanacak. Oruç, fıtratta gizli olan dinamikleri
harekete geçirip, ateşlemektir.
Ramazan, bilenmektir…
Şirke, zulme, münkere karşı duyarlılığın, teyakkuzun uç noktası… Mücadele
ruhu ile müzeyyen ve mücehhez olmak… Derunî bir donanım, kalbi bir tekâmüldür…
Hz. Meryem kamuoyunun
itham, iftira ve fitnesini “sükut orucu” ile karşılıyordu. Bu bir
tavır alıştır.
“Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer
insanlardan birini görürsen: ‘Ben Rahman’a oruç adadım, onun için bugün hiçbir
insanla konuşmayacağım.’de” (Meryem-26)
Oruç bir seferdir,
Ramazan seferberliği… Süfliden, ulviye…
Faniden Baki’ye… Kasvetten haşyete… Rabbani bir yakınlaşma zeminidir oruç…
Takarrubu İlahi…. Rabbe yakın durmak… O’nunla beraber olmanın hazzını tatmak…
İradi ve bilinçli bir beraberlik…
Oruçla hayata
müdahil olmak… Yaşamdaki sıradanlaşmaya, yabancılaşmaya, savrulmaya karşı
duyarlılık ve sorumluluk yenilenmesi… Rutin dışı bir çıkış… İçsel bir
inkişaf… Aşkın bir atılım… İçkin bir miraç…
Bireysel ve toplumsal
yıkım ve yok oluş karşısında ihyâ ve inşâ
çabası… Ayılma
ve arınma
günleri… Günü birlik gel-gitlerin kargaşasından “Hesap Günü”nün ciddiyetine yönelmek…
Ramazan mektebinin
müntesip ve müdavimleri olarak hayatı programlamak sorumluluğu altındayız. Kişilik
gelişimi, kimlik kazanımı, kalite ve hizmet atılımı için “tekamül dersleri”dir
oruç günleri…
Ramazan günlerimize
ve gündemlerimize neler yükledik? Bu Ramazan, geçen ömrümüz için bir “telafi
sınavı” olamaz mı? Yoksa bu Ramazan günleri de kafadarların, yarenlik için
“şu iftar senin, bu ziyafet benim” mantığı ile kafalarına göre takılma
alışkanlığı ile mi devam edecek?
Oruç ile
soluklanmak… Toplumsal kırılmalar, ruhsal bunalımlar, ahlaki çürümeler
karşısında bir Ramazan nefesi… Bir soluk
vahiy ile dirilmek…
“Kulluk”ta derinleşme… İslami yaşam
düzeyini geliştirme cehdi… Kulluğa çeki-düzen verme becerisi… İşte oruç tüm
bunları içeriyor ve öneriyor:
“Oruç bir
kalkandır”
Orucun korumasına
girmek… Korkular, kuşkular, kaygılar karşısında korunma… Kaygan zeminde ayakları
sağlamlaştırma, adımları hızlandırma çabası… Bu açıdan bugünler “kulluk
kalitemizi” test edebilme fırsatını bize veriyor.
Oruç aynı zamanda
“irade”nin bağımlılıklardan, zaafiyetlerden, acziyetlerden sıyrılma ve
özgürleşme eylemidir. Rabbin rızası ile buluşmak için bir irade ortaya koymaktır.
Sonuçta hedeflenen ise; Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmak… O’nun izzeti ile
izzetlenmek… Nuru ile nurlanmak… Allah’ın boyası ile daha bir güzel boyanmak
arzusu…
Ramazan’ın
rahmetini yaşamın her anına taşımak gerekiyor... Yılın tamamını hatta bir ömrü ramazanlaştırmak… Hayatı Ramazan
duyarlılığı, Kur’an bilinci ile kucaklamak…
Oruç, korunmamız ve
sıhhat bulmamız için bize önerilen bir tebdil-i havadır… Dünyanın kirlilik ve
çirkinliklerinden sağlıklı ve sahici bir yaşam için hava değişimi… Onbir ayın
kasvet, gaflet ve ataletinden sıyrılmak ve soluklanmak için hayati bir fırsat…
İşte kavuştuğumuz
Ramazan iklimi… Tutmakta olduğumuz oruç
bizi nereye taşıyacak? Kiminle buluşturacak? Kur’an ve Rasul(sav)’e yakın olma
günlerinde biz nerede duruyoruz? Kitab’la barışık, Nebi(as) ile tanışık olma
mevsiminde hayatımızın seyrinden haber verebilir miyiz?
Bugünler, Kur’an
okumalarımıza bir nitelik, bir derinlik kazandırma zamanı… Kitab’ın yüzeyinde
gezinmekten öte özüne inmek.. Kitab’la aramızdaki soğukluğa son vermek… Kur’an
sanki şimdi bize yeni iniyormuş gibi, bir heyecan ve merakla ona yönelmek… Kitab’a
yoğunlaşma ve vahiyle yoğrulma fırsatı önümüzde…
Rasul(sav) ile belki de farkında olmaksızın aramızda oluşan mesafeyi kapatmaya
çalışmak… Kitap ve Rasul’ün ciddi ve samimi takipçisi ve tâbisi olmak…
Önder ve örnek olan
Rasul(sav)’ün Ramazan örnekliği nasıldı?
Orucu, infakı,
teravihi, tilaveti, itikafı, istiğfarı, ihsan ve ihlası ile ashabını nasıl bir ufka
hazırlıyordu? Hayatın geçici lezzetlerinden hangi ulvi değerlere kanatlandırıyordu?
Nasıl bir toplumsal model sunuyordu? Bu soruların en net cevabını Asrı Saadet
Ramazanında bulabiliriz… Şimdi bunu yakalamak durumundayız…
Dünyevileşmenin,
bireyselleşmenin, bencilleşmenin tüm olumsuzluklarına karşın oruç kalkanı…
Ramazan düzen ve düzeyi … Bir hamle ayı… Moral ve güven günleri…
Oruçla birlikte bir rüzgar
estirebilmek… Cesaret, muhabbet, vahdet aşılayacak bir meltem… Rehavet, gaflet ve
zilleti kıracak bir nefha… Psikolojik yılgınlığı, yorgunluğu yenecek bir
özgüven ve azim…
Ramazan paylaşmaktır…
Bugünlerde
soframızı kimlere açmayı düşünüyoruz?
Hangi kapılara
gitmeyi tasarlıyoruz? Ramazan ayı ziyaret listemizde kaç garibanın ismi var?
Öksüzlerin, yetimlerin, yoksulların başını okşamaya vaktimiz olacak mı? Elimiz
uzanacak mı onlara?
Teravih namazı için, cami tercihimiz hangi
kıstaslara göre olacak? En hızlı namaz kıldırma rekoru, bu yıl hangi cami
görevlisinde? Bir saat yol gidip, camiden on dakika erken çıkmak için, zamandan
tasarruf etmeye kararlı gibiyiz…
Sadaka-i fıtrımızı hangi limit üzerinden
hesaplamayı düşünüyoruz? Arpa ekmeği yememiş olsak bile fitreyi arpa üzerinden
hesaplamak, bize daha ekonomik gelmiyor mu?
Ramazan, festival,
fuar, şölen, şenlik ve şamatasını aşıpta gerçekten Ramazan’a ulaşabilsek!..
Kendimizle yüzleşebilsek!
Biz neyin
peşindeyiz? Ramazan keyfiyetinin mi, yoksa keyfinin mi? Gerçekten hangisini
önemsiyoruz?
Allah Rasulu (sav)
uyarıyor:
“Gerçekten şeytan ademoğlunun damarlarında
dolaşır. Onun için açlıkla onun dolaşım kanallarını daraltın,
sıkıştırın.” (Buhari-Müslim)
Yine buyuruyor ki:
“Ramazanda şeytanlar zincire vurulur.”
(Buhari)
Ya şeytanların
zincirini çözenler biz olursak? Peki ya şeytanlaşanlara ne demeli? Tuttuğumuz oruç
bizi dizginlemiyorsa, kime, ne diyebiliriz? “Haksızlık karşısında suskun
duranlar” yoksa “sükut orucu”na mı niyetlendiler? Şeytanlara alkış tutanlar,
saygılarını sunanlar üstelik saim olanlar, kimden sevap umuyorlar dersiniz?
Oruç tutanlar, az
mı, çok mu? Bilemiyorum, ancak oruca niyetlenip de aç kalanlar ne kadar da çok!
Kendimize soracak
mıyız?
Ramazanın
başlangıcındaki “ben” ile bitimindeki “ben” arasında bir değişim ve gelişim
görebiliyor muyuz?
Ramazan
yağmuru ile beslenecek, tevbe, tevhid, takva ekseninde oluşacak bir ıslah ve
ihya mı yoksa ye’s ve yıkımı alın yazgısı görme yanılgısı mı?
Görünen nedir?
Yoksa umutlar bir
başka Ramazana mı?
Ramazan KAYAN