.

MEDYA veya ASANSÖR BOŞLUĞU 

Prof. Dr. Osman Eskicioğlu

 

İnsan toplum halinde yaşamak zorunda olan sosyal bir varlıktır. Buna öre insanın biri bireysel, diğeri toplumsal olmak üzere iki türlü hareketi bulunmaktadır. Bireysel davranış, kişinin kendisini ilgilendiren, faydası ve zararı doğrudan kendisi ile ilgili olan hareket ve davranışlardır. Mesela giyim kuşam, kılık ve kıyafet gibi; yeme, içme, giyme, iş, eş ve aş seçme gibi bireyin kendisi ile ilgili hususlar buna örnek teşkil eder. Fert böyle hususlarda araştırma yaparak kendisi karar verir. Bireyin bu gibi hareket ve davranışlarında ona hiç bir şahıs veya hiç bir kurum dayatma yapamaz ve yaptırım uygulayamaz. O özgürdür, ictihad yaparak istediği gibi uygun olan kararı verir.

       Ferdin bir de başkalarıyla ortak olan ya da tüm toplumu ilgilendiren hareket ve davranışları vardır. Mesela yolları kullanma işini buna örnek verebiliriz. Çünkü yolları herkes ve bütün vatandaşlar kullanma hakkına sahiptirler. Buna göre herkesin olan ve herkesin kullandığı bu yolları kim açacak, yapacak ve onaracaktır? Yolun yapımı nasıl olacak, beton mu dökülecek yoksa asfaltlanacak mı ya da taş-toprak karışımı şose mi olacak? Bu hususlarda kim ve hangi kişi veya kişiler karar verecektir? İşte böyle toplumun ya bir kısmını ya da tümünü ilgilendiren şeyler bireysel değil, toplumsaldırlar. Öyleyse böyle konularda birey değil, toplum karar verir. Bu kadar çok sayıdaki bir insanı bir araya toplamak mümkün olmadığı için böyle işler hakkında toplum adına ancak seçilmiş kişiler karar verebilir. Çünkü bu bir kamu işi ve kamu görevidir. Bu sebeple elinde yetki bulunmadığı için seçilmemiş veya tayin edilmemiş kimseler izin almadıkça ve kendilerine yetki verilmedikçe kamu görevi yapamazlar. Tam sırası gelmişken burada her zaman yarım kaşık suda fırtına koparan ve her şeye karışan bir kısım medyanın durum ve dayanağına bir bakmakta fayda vardır. Acaba medya ve tabii ki özel medya kamu yararına çalışan ve kamu görevi yapan bir kurum ya da kuruluş mudur?

Medya mensubu gazeteci, kameraman veya bir köşe yazarına sorsanız kendilerinin kamu görevi yapmakta olduklarını iddia edeceklerdir. Eğer bu iddia doğru ise bu durumda hemen ikinci bir soruyu sormak gerekir. Peki, bu görevi size kim verdi? Bu kamu görevini hangi yetkiye dayanarak yapıyorsunuz? Halk tarafından seçildiniz mi, yoksa seçilenler tarafından tayin edildiniz mi? Aslında bu soruların cevabını kimse veremez. Kendilerine soru sorulan bu kimseler belki "bugünkü medeniyetin gereği bu" gibi genel-geçer, ama doğru olmayan cevaplar vereceklerdir.

     Bilindiği gibi betonarme binalarda yüksek katlara kolaylıkla çıkabilmek için asansör adı verilen bir araçtan faydalanılmaktadır. Yine herkes için malumdur ki, bu asansör bir boşluğa oturmaktadır. Asansör boşluğu olmazsa olmaz. Bu aracın çalışabilmesi ve binadaki oturanlara hizmet verebilmesi için böyle bir boşluğa ihtiyaç vardır.

İşte asansör nasıl binanın bir boşluğuna oturmakta ise özel medya da toplumdaki sistemin boşluğuna oturmaktadır. Çünkü kamu görevi yaptıklarını ileri süren bu medyanın altında seçim ve tayin gibi bir dayanak bulunmamaktadır.

Batıda Rönesans tan sonra toplumun yeniden şekillendiği ilgililer tarafından çok iyi bilinmektedir. Yapılan bu değişikliklerden birisi de bireylerin kamu ile ilgili konuları murakabe etme veya gerekirse şikâyette bulunma hak ve görevleri ellerinden alınmıştır. Oysa bir toplumdaki tüm vatandaşlar birbirlerinin velileri oldukları için birbirlerini görüp gözetmek durumundadırlar. Modern toplumlarda ise bu görevler sadece savcılara verilmiştir. Böylece tüm vatandaşların ve herkesin denetleme, gözetleme ve gerekirse bağımsız mahkemelere şikâyette bulunma hakları ellerinden alınmış ve savcılara verilmiştir. Bu suretle  sade vatandaş, kamu ile ilgili konularda hiçbir mahkemeye  başvuramaz. Hatta milletvekilleri bile herhangi bir konuda Anayasa Mahkemesine şikâyet etme hakkına sahip değildirler.

 

 

Toplumun mutlaka bir velisi bulunmalıdır. İslam hukukuna göre toplumun velisi devlettir yani bizzat toplumun kendisidir. Hâlbuki bu görev bugün hükümete, meclise ve kamu görevlilerine verilmiştir. Oysa bu iş o kadar ağır ve kapsamlıdır ki, bu yükü ancak tüm vatandaşlar kaldırabilir. Tüm vatandaşların yapabileceği bir işi siz sadece bazı vatandaşlara yüklerseniz bu görev tam olarak yerine getirilemez, arada mutlaka boşluklar kalır. İşte bu boşluklar modern devlet anlayışının açıklarıdır. İşte bu boşluk ve açıklar toplumda dinamiğin sağlanabilmesi ve otokontrolün kurulabilmesi için, gayri meşru bir şekilde medya tarafından kapatılmaktadır. Yani medya kendi kendine gelin güveyi olur gibi toplumun velisi olmuş, muhtardan cumhurbaşkanına kadar herkesi sorgulayıp mahkûm etmektedir. O nedenle bu açıdan özel medyanın hukuki hiçbir yanı bulunmamakta ve sadece sistemin boşluğuna oturmaktadır.

Devletin radyo, televizyon ve resmi gazetesi memurlar tarafından yönetildiği için, memurlar tayinle göreve geldiklerinden onların toplumu temsil eder olmaları son derece meşrudur. Hâlbuki herhangi bir özel medya ve gazetenin İzmir'in Havra sokağındaki yoğurt satan yoğurtçudan farkı nedir ki, gidip bir vatandaşa müdahale diyor, sorguluyor ve hatta hüküm verip surete mahkûm edebiliyor.   

Hayır, hayır bu sistem yanlıştır. Rönesans medeniyetinde toplum bir takım maşalarla güdülmektedir. Maalesef toplumun iradesi kendi elinde değildir. Böylece toplum yönetilmemekte, bilakis özürlü ve kısıtlı yerine konularak, mevzuat efendinin de yardımı ile medya ve benzer kurumlarla oradan oraya sürüklenmektedir.

Asansör binanın boşluğuna oturabilir. Fakat medya sistemin boşluğuna oturmamalıdır. Sistemin boşluğuna dayanan bir medya değil, hukuka, ahlaka, bilim ve kurallara dayanan bir medya istiyoruz.             

 
 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.