.

EDİB YÜKSEL BEY'E SÜNNETE SAYGI DUY DİYE

Prof. Dr. Osman Eskicioğlu*

Önce bana yazdığın için ve kardeşim, diye de hitap ettiğiniz için size teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Yalnız ben, size kardeşim, diyerek değil de "insan kardeşim" demek istiyorum. Zira İslam'da insanlık kardeşliği de vardır. İnsani değerler açısından sizinle kültür, düşünce ve fikir birliğimiz olmadığı için, aramızda manevi bir kardeşlik bağının var olduğuna inanmam fevkalade zordur...

Maalesef gönderdiğiniz son yazıda da şu cümleleri kullanmanız aramızdaki ipleri tamamen koparmıştır. Artık benim size hidayetler dilemekten başka bir diyeceğim kalmamıştır. Bu hezeyanlarınızı ben size iade ediyorum.
"Hadis ve Sünnet iki puttur. Yanında bir de İcma putu var. Bu üç put Sünnilerin ve Şiilerin en büyük putlarıdır. Bu büyük putlara göre mezhep içtihatları ve fetvaları denilen nice küçük putlar oluşturuluyor."

Benim de hadis ve sünnete put diyenlerle hiçbir ilgim ve ilişkim yoktur. Ama biz, herkesle söyleşiriz, çünkü Rabbimiz, Hz. Musa'ya git Firavuna, o bir balık iken çıktı tağa demiş.. demiş de, işte biz de bir Musa olmalıyız, sapığa, ateiste ve sapmış herkese.. Asla Kurana ihanet yok bizde, o, sizdedir sizde.. .Uydurulmuş değil, Hz. Peygamberin sünneti, mevcuttur ve sabittir hem ilahi kelamda ve ilahi
sözde... Zira Allah, sünnetten bahseder Kuranda 19 yerde, ahrete inanamayanlar bunu nereden anlayacaklar, nerde... Çünkü onlar ile Kuran arasında perde vardır perde (17/ 45), olsalar bile mütercim, onu tercüme etseler de... Dinle bak, dinle hem de, dinle bir talebe gibi, bakma öyle cahilce, sünnet kelimesi geçer 19 yerde, hem bunlar ayrılırlar beşe,

1-Evvelin sünneti (8/38; 15/13;18/55; 35/43; 3/137; 4/26)

2- Resullerin sünneti (17/ 77)

3- Na (yani Allah işi vasıta ile yaptığı zaman "tü" (ben) değil, "na" (biz zamirini kullanır) sünneti 17/77)

4- Allah'ın sünneti (33/38; 33/62; 33/62; 35/ 43; 35/43; 40/ 85; 48/ 23; 48/23)

5- Hame sünneti (15/26; 15/ 28; 15/33). Bunlarda görüldüğü gibi, irsal olanların yani resullerin sünneti vardır. Kuran elinde olmadığı için, sadece aklına uyan batının metodu, şüphe etmek ve itiraz etmektir, onu ilimde metodu. Bu metoda uyanlar da itiraz ederler ya, cevap veriyorum şimdi ben bu mukadder itiraza, renkler var ya renkler, bakma sen renklere onları herkes görür, gerçek ilim adamı isen sanmıyorum ama bakarsın ve görüsün gerçeği hem renklerine hem tonlarına... Bak, bak dikkat et, burada çok önemli bir incelik var, özür dilerim, dikkatini çekmek istedim, zira güvenim yoktur senin, aklına ve izanına; zira  İslam Kuran ve Sünnet sayesinde, her şey bu kadar ayan ve beyan iken, insan düşer mi bu derekeye ve bu kadar hataya, bak biz, ilim konuşuyoruz, sıkmıyoruz senin gibi palavra...

İslam'da da 5 türlü kardeşlik vardır:

1-    Müminlerin iman kardeşliği,

2-    Karındaş kardeşliği,

3-    Süt kardeşliği,

4-    Vatandaş  kardeşliği

5-    İnsanlık kardeşliği...

Sen bana hem kardeşim, diyorsun ve hem de videonu izlemeden diyorsun, ya da tartışma adabının en önemli bir ilkesini çiğnemekle itham ediyorsun; böylece sen başka bir şey söylüyorsun, tam anlamıyla ikileme düşüyorsun. Ama bunu nasıl biliyorsun, murakabe ve müşahedeye dayanarak kendi kalbinde, yanılıyorsun kuzum, yanılıyorsun. Halk arasında senin bu halini şöyle dile getirirler: Ele-âleme verir talkımı, kendisi yutar salkımı...
Bak, seninle anlaşalım, Enfal sitesindeki tüm yazılarımı oku, iyice hazmet, yanlışlarımı bul, sen tayin et bir hakem, ben tayin edeyim bir hakem, onlar, karar versin istersen. Anlaşmazlıklar böyle çözülür değil mi? Sen Kuran mütercimisin, ben ise değil, tabi bunun için, sen bilirsin, ama sence ben, değil...
Güya hurafelerin aleyhindesin, ne o öyle o mealin... facebook ümmeti gibi, onlar ayetleri Kurandan alırlar, bir kamyon gibi nete taşırlar, sen de işte öylesin... Eskilere bakmış, sayfaya aktarıp yazmışsın... Hani sen, araştırıcı idin, hani sen bilimsel idin. Ne bu,şu ayete ettiğin:
"Allah'ın sizi gözetici kıldığı mallarınızı, aklı ermezlere vermeyin." (4/5). Elmalılı üstadımız da böyle tercüme etmiş ve tabi ki hata etmiş, yoksa sen oradan mı, aparttın yani aşırdın?

Şimdi bakın ve dinleyin, eğer ayetin aslına bakarsanız, burada "leküm" diye bir kelime vardır. Siz bilirsiniz ama beşik uleması bilmez, burada kılınan biz mi, yoksa mallar mı, burada kıyam yapılan yani ayakta duracak ve tutacak olan mal mı yoksa insan mı, işte "leküm" ifadesi bizim delilimizdir ki, Allah malları insanları ayakta tutan (yaşatan, hayat veren) kılmıştır. Yani insan yemeden yaşayamaz. Sizin verdiğiniz mana ise bu ayetten çıkmaz.
Bu ayetin tam bir benzeri, yalnız orada mal yerine "kabe" var, (Maide 5/ 97), ayetinde geçer. Ama orada büyük üstadımız Elmalılı doğru mana
vermiş, "Allah Kâ'beyi, o beyti haramı insanlar için bir medarı hayat kıldı." demiştir. Burada kabe 1. Meful, medarı hayat 2. Mefuldür. Önceki ayette ise 1. Meful mallar, ikinci meful ise kıyamen (ayakta tutan) dir. Edib bey de bu ayeti şöyle tercüme etmiş, doğru tercüme etmiştir. "ALLAH, kutsal ev Kabeyi, kutsal ayları, adakları ve onları işaretleyen çelenkleri, insanlar için güvenlik unsuru yaptı." Benim sorum şu şimdi, Ey Edib kardeşim, insan kardeşim, bu iki ayet, kalıp ve cümle olarak aynı olduğu halde, birisini elma, diğerini armut diye niçin öyle tercüme ettin. Cevap bekliyorum, bilimselce, insanca ve de mümin ve müslimce...

Kuzum bak, yanılmaz bir Allah'tır bir Allah, son derece açık söylüyorum, gel, bu sünnet düşmanlığını bırak, eğer namaz kılıp ibadet yapıyorsan, senin ibadetin tamamen sünnete dayanır, Kuran ise onun çok genel, sadece 4-5 esasını söylemiştir. Yani bunlar mücmeldir...Sünnet ise onu açıklayıp şerh etmiştir. Zaten bizim üstatlarımız, geneliyle saygı duyduğum ehl-i sünnet uleması...kılı kırk yaran üstatlarımız... Eğer mezun olsaydık, önlerinde eğilirdim ve eğilirdik. Çok aradım kaynaklarda tesir, haramdır, desinler diye, bulamadım, çünkü onlar söylememişler, söylemediğini Allah'ın.

Yani senin anlayacağın, hem kanaatime göre dinleyip, özür dilerim, yanlış söyledim, dinleyip değil, okuyup kabul etmeyip reddedeceğin, madem reddedeceğim, neden yazıyorsun deme, benim işim, sadece tebliğdir, çünkü hesap vereceğim Rabbime, bak dinle... Sünnetin 3 fonksiyonu vardır. Üstatlarımız, böyle vaz edip koymuşlardır: Sünnet, teşri, teybin ve takrir eder. Bu kadar söylüyorum, cümlenin tamamını size söylemem, bilirsiniz, kime söylenir siz, benim insana saygım vardır. Sen gibi, hücum etmem, hakaret ise zaten söylemem.

Ayetin doğru tercümesine gelecek olursak, "Allah'ın sizin için ayakta tutucu kıldığı mallarınızı" diyecek yerde "Allah'ın sizi gözetici kıldığı mallarınızı" demişsiniz; tabi böylece hata etmişsiniz. Ben bunu netten aldım, orada Edib Yüksel diyor, isim benzerliği yok sanırım, her halde sizsiniz, eğer öyle değilse düzeltirim. Öyleyse inş. Sen düzeltirsin.

Bak, 3 örnek daha vereceğim, bunların hepsi yanlış bunları düzelt.
"Güneş yuvarlandığı zaman." (81/1), demişsin ve gerçekten yuvarlamışsın. Bak dinle, sadece sen değil, bu surede bazı ayetlere mütercimler ittifak etmişlerdir yanlış tercümede. Güneş dura, dura bitecektir. Senin anlayacağın, bir köz gibi dururken etrafı küllenip kabuk bağlayacak, dışarıya ısı, ışık veremeyecek ve gök cisimleri arasındaki çekim de böylece bitecektir. "Yıldızlar sönüp düştüğü zaman" (81/2), demişsin, yine hata etmişsin. Bunun doğru tercümesi yıldızlar karardığı zaman, şeklinde olacaktır. Talebeyi yanıltan ya galatmış ya da lugat, sen herhalde bunda Ahteri'ye baktın tabi o da seni yanılttı.
En fahiş tercümen ise "En değerli mallar terk edildiği zaman." (81/4), demendir. Bu sure kıyamet sahnesini tasvir eder. Mallar nerede kalır ve nerededir insan, zaten taru mar olmuş zaman ve mekân... Buna bakarak uydurmuş uyduranlar... Sen de onlara uymuşsun, sen de böylece bir uydusun herhalde... Ama sözlerine bakarsan, tam tersine... için dışın bir mi, senin, haydi bunu bir söylesene... Yoksa sende mi bağlısın birisine veya birilerine...
Bu ayetin de doğru tercümesi şudur bizce: "Onlular tatil edildiği zaman" Yani onlu sisteme, yani göklerdeki cisimlerin işlerine son verildiği zaman demektir bize göre...

Edib bey, bunları size söyleyip anlattığım için hem de bir iki yanlışınızı düzelttiğim için teşekkür falan beklemiyorum. Ancak sizden ricam, gelin, beni dinleyin biraz, bu 8 milyar insanlığa hizmet edelim, birleşelim... Ekonomi diyelim, İslam düzeni diyelim, yönetim ve hukuk diyelim... Bunları yeniden yazıp düzeltelim, benim başka bir diyeceğim yoktur. Allah Teâlâ, hidayet etsin derim.
Selam sevgi ve saygılar herkese, iman etmişlere Müslüman'ım diyenlere..


*DEÜ İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.