besmele1.gif (2973 Byte)

FÂSIT NIKÂH

Sihhat sartlarindan birisi bulunmaksizin akd olunan nikâh rükün veya meydana gelme. (In'ikad) sartlarindan birisi eksik bulunursa, nikâh bâtil olur. Temyiz gücüne sahip olmayan küçügün veya akil hastasinin bizzat nikâh akdetmesi, gelecek zaman siygasi kullanarak evlenme, kiz kardes, hala ve teyze ile evlenme, baska bir erkegin karisiyla bilerek evlenme, müslüman kadinin gayr-i müslim erkekle evlenmesi gibi, akitler bâtildir.

Islâm hukukçularina göre, ibadetler konusunda fesatla bunlarin arasinda bir fark yoktur. Namaz fâsit oldu veya bâtil oldu, terimleri ayni seyi ifade eder. O da "namaz bozuldu" demektir. Muamelat konularinda ise, çogunluk hukukçular fesat ve bunlari es anlamli kabul ederken, hanefiler bu iki terime farkli sonuçlar baglamistir. Hanefilere göre; bir akitte icap, kabul ve üzerinde akit yapilan sey gibi, akdin rükünlerinden ve temel unsurlarindan birisi eksik olursa veya bunlari tamamlayan sartlarda bir kusur bulunursa akit bâtil olur. Eger hükmü tamamlayan veya hükümle ilgili olan bir sart eksikse, akit fâsit olur, bâtil olmaz. Meselâ bir alim-satim akdinde ödenecek olan para miktarinin veya ödeme vadesinin bilinmemesi gibi, hükmün uygulanmasi sirasinda, anlasmazliga yol açabilecek eksiklikler yüzünden akit fasit olur. Bu eksiklik giderilince akit sahih hâle gelir. Çogunluk hukukçulara göre ise, yasaklama söz konusu oldugu halde akit yapmak Allah'a isyandir, bu yüzden akit bâtil olur ve hiç bir sonuç dogurmaz. Dayandiklari delil su hadistir: "Kim bizim emrimiz (veya tavsiyemiz) olmadigi halde bir is yaparsa merdut'tur; kim, dinimizde olmayan bir isi bu dine sokarsa merdut'tur geçersizdir makbul degildir"(Buhâri, I'tisâm, 20, Büyû', 60, Sulh, 5). Bu duruma göre, hanefiler akitleri; sahîh, bâtil ve fasit olmak üzere üçe ayirirken, çogunluk; bâtil ve fâsidi es anlamli kabul ederek ikiye ayirir (Gazzâlî, el-Mustasfâ, Bulak, Misir 1322. II. 31: Ibnü'l-Hümâm. Et-Tahrîr, Serhu 't-takrir ile birlikte, Kahire 1316-1317, I, 329; Pezdevî, Usûl, Kesfü'l-Esrâr kenarinda, Istanbul 1308, I, 66).

Hanefi fikih ekolü bütün akitlerde fasit, bâtil ayirimi gözetirken, nikâh akdi konusunda, Ebû Hanife (ö. 150/767) ile Ebû Yûsuf (ö. 182/798) ve Imam Muhammed (ö. 189/805) arasinda görüs ayriligi olmustur. Çünkü nikâhin iki yönlü özelligi vardir. Nâfile ibadetlerden üstün sayildigi için ibadete; kendisinde icap kabul sâhitler ve mehrin bulunmasi yüzünden de muâmelâta benzer. Özellikle Ebû Hanife, dogacak çocuklarin babasiz kalmamasi ve nikâh akdine güvenerek bir araya gelmis olan eslerin magduriyetinin önlenmesi için nikâh akdinde de bâtil-fâsit ayirimina özen göstermistir.

Bazi evlilikler fâsit evlilik olarak kabul edilir:

Sahitsiz olarak akdedilen evlenme fâsittir. Dört mezhep, sehadetin evliligin sihhat sartlarindan oldugu konusunda görüs birligi hâlindedir. Veli disinda, iki erkek veya hanefilere göre iki erkek bulunmayinca bir erkek, iki kadin sahit hazir olmadikça nikâh akdi sahih olmaz. Hadislerde söyle buyurulur: "Iki Sahit bulunmaksizin nikâh caiz olmaz" (Buhâri, Sehâdât, 8). "Bir veli ve iki tane adaletli sahit bulunmadikça, nikâh olmaz" (Ebû Dâvud, Nikâh, 19; Dârimî, Nikâh, II). ''Erkeklerinizden iki de sahit tutun. Eger iki erkek bulunmazsa, o halde razi olacaginiz sahitlerden bir erkekle iki kadin yeter" (el-Bakara, 2/282). 1917 tarihli Osmanli Hukuk-i Aile Kararnamesi (H.A.K) 56 nci maddesinde ayni esasi formüle etmistir.

Süresi sinirlanmis nikâh fâsittir. Nikâhta icap ve kabulün, akdi süresiz olarak meydana getirecek sekilde düzenlenmesi gerekir. Geçici nikâh, ya temettü (kadinin cinsel yönlerinden yararlanma) ifadesi kullanilarak akdedilir. Buna mut'a nikahi denir. "Bir ay süreyle, su sartlarla, cinsel yönlerinden yararlanmak üzere seninle mut'a yaptim" teklifine karsilik, kadinin kabul ettigini bildirmesiyle, mut'a nikâhi meydana gelir. Çogunluk Islâm Hukukçulari ve sahabenin büyük çogunluguna göre mut'a nikâhi haram ve bâtildir (el-Kâsâni Bedâyiu's-Sanâyi', 2. baski, Beyrut 1974, II, 272, 273). Geçici nikâh ya da belirli veya belirsiz bir süre zikredilerek yapilir. "Seni, su sartlarla bir ay veya bir yil süreyle yahut bu sehirde oturdugum sürece nikâhladim" gibi sözlerle akdedilir. Iste asil geçici veya muvakkat nikâh budur. Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e göre bu çesit geçici nikâh fâsittir. Bu üç müctehid geçici nikâhi, mut'a nikâhina benzetmislerdir. Imam Züfer'e (ö. 158/775) göre, geçici nikâh muteber olup, süre sarti geçersizdir. Evlenme akdi süresiz olarak meydana gelmis olur. Çünkü nikâh fâsit sartlarla bâtil olmaz. Imam Züfer'e, geçici nikâhin, mut'a nikâhi niteliginde oldugu ve akitlerde lâfzin degil, mânanin muteber bulundugu belirtilerek, cevap verilmistir (el-Kâsâni, a.g.e., II, 273). Hukuk-u Aile kararnamesi, 55 nci maddesiyle geçici nikâhi fâsit saymistir. Diger yandan nikâhtan önce veya evlilik sirasinda eslerin bosanmak için süre kabul etmeleri veya bu konuda sözlesme yapmalari hukukî bir deger tasimaz. Sia Imamiye mezhebi müslüman veya kitabiye (hiristiyan veya yahudi kadini) ile akdedilecek mut'a nikâhini caiz kabul eder. Bunun için mehir ve va'de (süre) tesbiti sarttir. Su üç lafizla nikâhi akdederler. "Seni zevce olarak aldim, seni nikâhladim veya seninle mut'a yaptim" gibi (ez-Zühaylî, el-Fikhu'l-Islâmî ve Edilletüh, Dimask 1985, VII,64).

Karinin kiz kardesini, hala ve teyzesini bir nikâh altinda toplamak caiz degildir. Bu çesit evlilik fasit olur. Evlenme farkli tarihlerde olmussa, önceki tarihli evlenme akdi muteber, sonraki fasit olur (el-Mevsilî, el-Ihtiyâr, ve t.y., III, 86, 87). Zira Cenâb-i Hak söyle buyurur: "Iki kiz kardesi birlikte almaniz da size haram kilindi''(en-Nisâ. 4/23).Hz. Peygamber söyle buyurmustur: "Bir kimsenin hanimiyla, bu haniminin hala veya teyzesi bir nikâh altinda toplanamaz" (Buhâri, Nikâh, 27; Müslim, Nikâh, 33, 34, 36, 40; Ebû Dâvud, Nikâh, 12). Bâun talaktan dolayi iddet beklemekte olan kadini nikâhlamak da fâsittir. Kisaca "geçici evlenme engeli bulunan bir kadinla akdolunacak nikâh fâsit olur" (el-Kâsâni, age, II, 272-274; el-Mevsilî, a.g.e. III, 86, 87).

Evlenecek olan eslerin riza ve ihtiyarinin bulunmasi, baska bir deyimle zorlamanin (ikrah) olmamasi, evlenecek esin belirli olmasi, hacc veya umre için ihramda olmamak, mehir tesbit etmek, nikâhin gizli olmamasi, eslerden birisinin ölüm hastasi olmamasi ve velinin nikâh akdine katilmasi hanefilere göre sihhat sartlarindan olmadigi için nikâhin fesadina sebep olmaz. Diger bazi islâm hukukçulari ise bunlari sihhat sarti sayar ve dolayisiyla bunlarin bulunmamasini fesat sebebi olarak kabul eder.

Evli bir kadinla bilmeksizin yapilan evlenme akdi fasittir. Hukuk-i Aile Kararnamesi 13. ve 54. maddelerine göre kadinin evli oldugunu bilip bilmeme ayirimi yapilmaksizin, bu çesit nikâh fâsit sayilmistir.

Üç talakla bosanmis kadinla, hulleden önce ayni erkegin evlenmesi fâsittir. Bu husustaki evlenme yasagini bilip bilmemeleri durumu degistirmez. Bu, Ebû Hanife'ye göredir. Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e göre, evlenme yasagini bildikleri takdirde nikâh bâtil olur.

Evlenmeleri yasak olan kan, sihrî veya süt hisimlarindan birisiyle bilerek veya bilmeyerek yapilacak evlenme akdi, Ebû Hanife'ye göre fâsit, Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e göre her halde bâtildir.

Fâsit Evliligin Hükümleri:

Fasit evlilik cinsel birlesmeden önce, evlilige ait herhangi bir sonuç dogurmaz. Böyle bir nikâh cinsel birlesmeyi mesrû kilmaz. Kadin için mehir, nafaka ve iddet gerekmez. Sihrî hisimlik ve nesep sâbit olmaz. Esler arasinda miras cereyan etmez. Kari kocanin kendiliginden birbirini terketmeleri gerekir. Aksi halde, konu, eslerin ayrilmasi için hâkime götürülür. Diger yandan kötülügü (münkeri) önlemek için, bu isle görevli güvenlik güçlerine (hisbe teskilat görevlilerine) basvurmak da caizdir. Eslerden her birisi için, diger es hazir olmasa bile, fasit nikâhi fesih hakki sabit olur. Saglam görüse göre, cinsel birlesme olsun veya olmasin Allah'a isyandan kurtulmak için bu hak vardir. Ancak fesih hakkinin bulunmasi, hâkimin ayrilma karari vermesine aykiri degildir.

Cinsel birlesme olmussa, su sonuçlar ortaya çikar: Bu birlesme her iki taraf için bir günah ve Allah'a isyan olarak kalir. Eslerin evlilige devamlari caiz degildir. Derhal ayrilmalari gerekir. Kendiliginden ayrilmazlarsa, hâkim tarafindan zorla ayrilirlar. Kendilerine zina cezasi uygulanmaz. Çünkü fâsit de olsa akit süphesi vardir. Hz. Peygamber; "Gücünüz yettigi kadar, süphelerle had cezalarini düsürünüz" (Ebû Dâvud, Salât, 14; Tirmizî, Hudûd, 2) buyurmustur. Ancak böyle bir evlilik için, Islâm Devleti'nin koydugu bir ceza (ta'zîr) varsa. bu uygulanir. Ebû Yusuf ve Imam

Muhammed'e göre, mahrem hisimla vuku bulacak cinsel birlesme had cezasini gerektirir. Çünkü mutlak evlenme engeli olan evlilikte cinsel birles me süpheyi gerektirmez. Geçici evlenme engellerinde ise, nikâh süphesi vardir. Ancak hâkim ayirdiktan sonra, cinsel birlesme olursa zina cezasi uygulanir (el-Kâsâni, a.g.e, II, 335; el-Mevsilî, a.g.e, III, 84 vd.; el-Fetâvâ'l Hindiyye I, 330, 331; Ibn Âbidîn, a.g.e, II, 481-484, 835).

Fasit evlilikte cinsel birlesme ma'siyet sayilmakla birlikte, Hanefîlere göre, su sonuçlar dogar:

a. Kadinin mehir hakki. Imam Züfer (ö. 158/775) disinda, Hanefilerin çogunluguna göre, cinsel birlesme tekerrür de etse, mehr-i misil * ile mehr-i müsemma * dan az olani gerekir. Akit sirasinda mehir konusulmamissa, tam olarak mehr-i misil üzerinde hak dogar. Çünkü fasit nikâhta mehrin gerekmesi cinsel birlesme sebebiyledir. Bu konuda su prensip vardir: "Dâru'l-Islâm'da her cinsel birlesme ya haddi (had cezasini) ya da mehri gerektirir". Fâsit nikâhta akit süphesi yüzünden had cezasi düstügüne göre geride mehir hakki kalir.

b. En az alti ay, en çok bir yil içinde dogan çocugun nesebi sabit olur. Imam Muhammed'e göre, nesebin süresi cinsî birlesme tarihinden itibaren hesaplanir. Fetvaya esas olan bu görüstür.

c. Sihrî hisimlik haramligi dogar. Esler birbirinin usûl ve füruû ile ebedî olarak evlenemez.

d. Kadina, ayrilma tarihinden itibaren "bosanma iddeti" gerekli olur. Fâsit nikâhta, sahih halvet (eslerin engelsiz olarak basbasa kalmasi, ancak cinsel birlesmenin olmamasi hâli), cinsel birlesme hükmünde degildir.

Fasit nikâhta nafaka ve eslerden birisinin ölümü hâlinde miras hükümleri cereyan etmez. Kadinin, kocaya itaat yükümlülügü bulunmaz. Evliligin sona ermesi talak niteliginde sayilmaz ve bu yüzden de bosanma sayisinda bir eksilme meydana gelmez (el-Kâsâni, a.g.e., II, 335; el-Fetâvâ';Hindiyye, I, 330; Ibn Kudame, el-Mugnî, Kahire 1970, VII, 113-118; ez-Zühaylî, a.g.e, VII, 109 vd.; Ömer Nasuhi Bilmen, Istilâhât-i Fikhiyye Kamusu, Istanbul 1967, II, 22-36).

Yunus APAYDIN

Hazirlayan: Muhammed Faruk