O Çocuklar Öyle Mahzun,

Öyle Yarali

............................................................Ali Degirmenci

 

Dünyanin en gerçekçi, en sahici, en berrak aynasidir çocuklar.

Yorgun ve hirpalanmis arz üzerinde olup biten her sey, bir sekilde onlarin da ellerine, yüzlerine, gözlerine, yüreklerine çarpar; bakislarina yansir. Fakat yalana bürünmeden buluruz; dolaysiz, riyasiz okuruz her seyi çocuklarda. Aciyi da sevinci de, yoklugu da yikilmisligi da, olanca saflik ve masumluklariyla, içlerinden disariya tasirlar onlar.

Bugün, yeryüzüne egemen olan bes on devlet disindaki bütün dünya halklarini da büyütülmüs, çogul kilinmis bir çocuga benzetebiliriz belki de. Çogunun kolu kanadi kirik. Çogunun ümitleri ve düsleri hisim ve zulme ugramis. Beklentileri, yarinlari tirpalanmis; rehin alinmis.

Filistin’de, Bosna’da, Çeçenya’da, Irak’ta, Kesmir’de, dünyanin tasrasina itilen Afrika ve Asya’nin birçok ülkesinde çok gördük onlari. Ölüleri, agitlari kiyilarimiza vurdu. Çektikleri acilar, ugradiklari yokluk ve eziyetler gazetelerden, ekranlardan tasip durdu hayatlarimiza. Zamanla alistik, kaniksadik. Kendi cografyamizda benzerlerini görür olduk zamanla. Insanliga en büyük nasihat olmasi gereken ölüm bile, ne kadar siradanlasti günlük hayatin dagdagasi içinde. Ki simdilerde, Kosova’nin aylardir suratimiza çarptigi samari bile ne kadar duyarsiz karsiliyor, omuz silkiyoruz.

Simdi her tarafta mabetlerden, hapishanelerden, varoslardan, toplama kamplarindan, iskencehanelerden, göç yollarindan, yeryüzünün gözyasi ve izdirapla hemhal kilinmis daha nice mekanindan çigliklar, iniltiler, yakarislar yükseliyor.

Irkçilik fitnesi, Batili hayat tarzi ve istikbar mekanizmasi, sömürme hirsi; bütün bir dünyayi bir düskirikligi mekanina dönüstürmekte.

Insanligin ortak ve evrensel dili olan/olmasi gereken sevgi, ne kadar tiknaz kalmakta, ne kadar yavas büyümekte. Ninniler, türküler, ezgiler, siirler ne çabuk hüzne dönüsmekte! Ne çok degistirilmekte eynimiz, dilimiz. Ne çok kirli el uzanmakta suyumuza, safimiza, soframiza!..

Iri, zorba, mücessem bir yarasanin, kana doymak bilmeyen bir vampirin topyekün insanligi, insanlik degerlerini azar azar yok ettigini görmekteyiz. Rengini bir büyük degismezden alamayan ve kendi zincirlerini kiramayan insanoglu; sanki hep birileri için, birilerinin refahi ve egemenligi için yasamakta. En çok ve belki de bir tek, çocuklarda görebiliyoruz insan olarak kalabilmek ve gelecegi gözleme umudunu.

Yenilmisligin, tükenmisligin, onursuzlugun, teslimiyetin tekerine çomak sokmakta o çocuklar. Her seye ragmen. Öyle mahzun, öyle yarali dursalar da insanlik onlarda yesermekte. Evsiz barksiz büyüyen bayramlarda hep içleri burkulan, kollari kirilan, anne ve babalari öldürülen, sitma açlik ve ortasark çibanlariyla sinanan o çocuklara, aci, bir kimlik sunmakta...

Ve sükür ki onlarin arasinda, Kitab’a tutunan o mazlum, müstez’af ve müslüman çocuklar, bütün bir dünya uyurken dirilise ve direnise soyunmakta.

Baharin, sicak yaz günlerinin domur domur kapimizi yumrukladigi su günlerde, acaba top ve tüfek sesleri mi yoksa onlarin mahzun bakislari mi yüreklerimizi dövüp vicdanlarimizi kanirtan?

Evet... Çocuk, dünya dedigimiz su netameli, hengameli evin aynasidir.

Ve en güzel slogan, en etkin mesaj, en çarpici pankart onlarin içli bakislarinda, isildayan alinlarinda gizli degil mi?

Kaynak: Haksöz Dergisi Haziran 1999 Sayi:99

Hazirlayan: Musa Dogan