|
|
|
|
Gönenli Mehmet Efendi (1901 - 1991m.)
Prof. Dr. Nesimi YAZICI - Ank. Üniv. İlâhiyat Fak. Öğr. Üyesi
İşte ismi Gönenle birlikte anılanlardan biri de Mehmet Öğütçüdür. Fakat bu isim ancak resmî kayıtlarda kalmış ve o, milyonların gönlünde Gönenli Mehmet Efendi, Gönenli Hoca ve çoğunlukla hanım cemaati arasında da Gönenli Baba isimleriyle şöhret bulmuştur.
Mehmet Efendi 1901de Kırım kökenli Selâmetoğullarından Osman Efendi ve Fatma Hanımın oğlu olarak Gönende dünyaya geldi. İlköğrenimiyle birlikte Kurân eğitimine öncelik verdi. Oniki yaşında iken Hâfız Abdullah Efendinin nezâretinde hıfzını tamamladı. Bundan sonra değişik örgün eğitim kurumlarında öğrenimine devam etti. Herhalde bu vesile ile; 1925te Serezli Ahmed Şükrü Efendiden Kıraat ilminde icâzet almasını, bunun yanında muhtemelen Öğütçü soyadını almasında etkili olmuş olan Medresetül-İrşâda devam etmesini, bu müesseselerin kapatılması üzerine intikal ettiği İmam-Hatip Mektebini 1927de aliyyülâla (pekiyi) derece ile bitirmesini hatırlamamız gerekir.
Resmî çalışma hayatına 1930da Gönen Çarşı Camii İmam-Hatibi olarak başlayan Mehmet Efendi, buradaki üç yıllık görevini müteâkip askerlik hizmeti için Gönenden ayrılmış ve daha sonra da hizmetlerine İstanbulda çeşitli camilerde imamlık yaparak devam etmiştir.
Gönenli Mehmet Efendinin 1976dan itibaren, bu tebliğ sahibinin de İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünde talebesi olduğu Yeraltı Camii İmamı Ali Üsküdarlının vefatı üzerine, Reisül-Kurrâlık makamına getirildiğine ve bu emaneti de, ölümüyle Bâyezid Camii İmamı Abdurrahman Gürses Hocaya intikaline kadar koruduğunu ifade etmemiz gerekir. Fakat hiç şüphesiz Gönenli Mehmet Efendinin tanınmasına ve ölümünden sonra da milyonlarca seveninin gönüllerinde yaşamasına, kendisiyle ilgili kitaplar yazılmasına, vakıf kurulmasına, adına külliyeler bina edilmesine neden olan çalışmaları bunlardan da ötede, iki başlık altında toplanabilir ki, onlar da Kurân öğretimine olan katkısı ve vâiz olarak gerçekleştirdiği fahrî ve fakat çok yoğun, semereli hizmetleridir.
Gönen bir hoca ve hâfız diyarıdır. Gönenliler Allahın kitabına onu okumak, hıfzetmek ve öğretilmesine katkıda bulunmak yolundaki çabalarıyla tanınırlar. Küçük bir köyünde, bir hocanın çevresinde, onun gayret ve himmetiyle, fakir de olsa cömert insanlarımızın maddî destekleriyle on, onbeş hafızın yetişmesi Gönen ve Gönenliler açısından gayet sıradan bir durumdur. Ramazan ayını Gönenliler, Kurân ayı olarak değerlendirir, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle mukâbelelere, Kurân hatimlerine koşarlar. Gönenlilerin Kurân konusundaki bu hassasiyetlerini bir hatıramı naklederek teyit etmek isterim. Yetmişli yılların başlarında Gönene genel teftiş için gelmiş olan bir Diyanet Müfettişi, aradan on yıl kadar geçtikten sonraki tanışmamızda, bana ilk cümle olarak; Gönendeki din görevlilerinden ilçeye dışarıdan atanmış olan müftü haricindekilerin tamamının hafız olduğunu, bu durumun müftülüğün müstahdemi için bile geçerli olduğunu, hayretlerini gizlemeden nakletmişti. Görevi gereği Türkiyenin muhtelif bölgelerini gezmiş olan bu müfettiş hayret ve heyecanında haklı idi ve bu durumu belki de karşılaştığı başka hemşehrilerimize de aktarmıştı. İşte Gönene hâfız ve hocalar diyarı ünvanını kazandıran hamiyet ve gayret sahiplerinden biri de Gönenli Mehmet Efendi idi. Onun çevresinde, onun gibi Kurâna hizmeti hayatlarının gayesi edinenlerin çabalarıydı.
Gönenli Mehmet Efendinin Kurân okutmaya olan katkısı 1940lardan başlayarak yoğun bir biçimde 1980lere ve daha sonrasına ulaşır. Onun yetiştirdiği hâfızları, ondan talim, tecvid ve diğer kıraat alanlarında faydalananların, eskilerin tabiri ile onun rahle-i tedrîsinde yetişenlerin, olgunlaşanların sayısını binlerle ifade etmek, ancak hakikatın ikrarı olacaktır. Fakat yalnız iyi bir hoca değil, İstanbulun büyüklüğünde garip Kurân taliplerinin babası da Gönenli Hocadır. Hakikî babalarının maddî imkânlarının yetmediği yerde -ki bu öğrencilerin tamamı fakir aile çocuklarıdır- onların bütün giderleri Gönenli Mehmet Efendi tarafından karşılanırdı. Onu hizmet alanında; önce Kurânı okutan, sonra öğrencisinin günlük giderini para olarak karşılayan, ihtiyaç durumuna göre elbisesini ayakkabısını veren bir şefkat, merhamet ve hizmet abidesi olarak düşünmek, durumun tahayyülü değil, katkısız hakikatın ifadesidir. Hepimizin bir cebi ve cüzdanı vardır. Kazanırız, ihtiyaçlarımız için harcarız. Gönenli Hocanın da kendisi için bir cebi vardı, ama Kurân öğrencileri, hatta ulaşabildiği bütün muhtaçlar için de ayrı bir cebi bulunuyordu. Birinciden yani şahsî hesabından öğrencilere aktarılır, ama tersine bir akış asla söz konusu olamazdı. Kendisinin değerli öğrencilerinden Mehmet Karatoprak, zaman zaman gerçekleşen bir durum olarak, bir defasında talebelerine geçerli rayiç üzerine harçlıklarını dağıtan ve yetmeyen kısmını kendi hesabından takviye eden Hocanın, ayrılma anında hiç parası kalmadığını fark ettiğinde, tramvay ücretini borç aldığını ifade etmiştir. Hasılı bir Kurân öğretici olarak Gönenli Mehmet Efendi, uzun mesaîsinin büyük bir kısmını, hatta bir yerden bir başka yere giderken iki kulağıyla iki değişik talebeyi dinlemesi şeklinde, bu hizmete tahsis etmişti. Bu çabalarının neticesinde Hz. Peygamberin hadisindeki; "Sizin en hayırlınız Kurânı öğrenen ve öğretendir hakikatının sırrına mazhar olmuş olmalıdır. Gönenli Mehmet Efendinin Medresetül-İrşâdda okuduğunu ve medreselerin kapanması üzerine buradan İmam Hatip Mektebine intikal ettiğini ifade etmiştik. Hocanın çok iyi bildiği nakledilen Fransızcasının da kaynağı olması gereken bu mektep, onun hayatını bu istikamette düzenlemesinde de etkili olmuştur. Nitekim o karşımıza farklı bir vâiz olarak da çıkar. O vâizliği memuriyet olarak değil, hizmet düşüncesinin gereği olarak yapmıştır.
1980lerin ortalarında bir gazetede Gönenli Mehmet Efendi, çevresinde bir grupla birlikte yürürken gösteren bir fotoğrafta yer alıyor. Fotoğrafın altında "Seksen beş yaşında haftada otuz vaaz veren Gönenli Mehmet Efendi ibaresi yer alıyor. Bu nasıl olur? Yedi günde otuz, günde en az dört vaaz!... Bu mümkün müdür? Bu çaba hangi bedelin karşılığı olarak gösterilmektedir? Yanılmıyorsam 1978 veya 1979 Ramazanı öncesiydi. İstanbulda Beyoğlu Müftülüğünde Murakıp olarak görev yapıyordum. Yaklaşan Ramazan ayında din hizmetlerinin koordinasyon ve geliştirilmesi için bölgemizdeki durumun belirlenmesi yönünde Ankaradan bir tamim gelmişti. Çalışmalar ilerlediğinde Gönenli Mehmet Efendinin Kasımpaşa bölgesinde haftanın bir gününde dört farklı camide vaaz verdiği ortaya çıktı. Ben bu duruma o gün de hayret ettim, bugün de hayret etmeye, takdir etmeye devam ediyorum. Şimdi Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı profesörü olarak görev yapan, aynı okuldan sınıf arkadaşım ve Beyoğlunda da bir süre birlikte görev yaptığımız Mustafa Uzun, Hocayla ilgili hatıraların anlatıldığı bir kitapta bu konuya aydınlık getiriyor. Benim söz konusu ettiğim hizmet Beyoğluna bağlı Dolapdere ve Hacıhüsrev mahallesindeki Sahaf Muhiddin ve Sahaf Muslihiddin camilerinde gerçekleştirilmektedir. Bizim o gün de, biraz korkuyla gittiğimiz bu camilerden birindeki kontrolü sırasında Mustafa Uzun, Hacıhüsrevli kadınların kalabalık bir grup olarak camiye gittiklerini görmüş, küçük bir araştırma sonucunda da Gönenlinin vaaza geldiğini tesbit etmiştir.
Gönenlinin vaazları da, vaaz ettiği mekânlar ve hitap ettiği cemaat de özellikli idi. O bilhassa küçük, kenarda kalmış, belki de hocaların iltifatına fazlaca ulaşamamış semtlerin camilerini tercih ediyordu. Hacıhüsrev bu durumun pek dikkat çekici bir örneği değil midir? Hocanın cemaati de özellikle hanımlardı. Çünkü eğitime, dinî öğretime onların bilhassa ihtiyacı vardı.
Zaten Gönenli Hoca klâsik bir vâiz de değildi. "Vaazlarında öğretmekten çok eğitme, irşad etme ve dinî hayatı canlı tutma onun başlıca hedefi olmuştur. Bu sebeple vaazlarına güzel sesiyle Kurân-ı Kerîm okuyarak başlar, ilahî ve kasîdelerle cemaati coşturur, ardından dinleyicilerin dikkatini çekecek şekilde etkili ve slogan mahiyetindeki cümlelerle kısa konuşmasını yapardı (TDVİA, XIV, s. 150). İnzardan, korkutmadan çok tebşir ile insanlara müjdeleyerek Allahın yoluna çağırırdı. Onun bu faaliyetlerinin muhasebesi hiç şüphesiz Cenab-ı Allaha aittir. Onun başarı derecesini ve bu vaazlarla elde edilen kazancı tam olarak belirlemek bizim için güçtür. Fakat Allahın rızasının bu istikamette olduğunu, Gönenli Hocanın bu uğurda bir ömür sarfettiğine bütünüyle inanmamıza da hiçbir mâni bulunmamaktadır.
Hoca Efendi (r.a) 1991 yılında İstanbulda vefat etmişlerdir. Cenaze namazı Fatih Camiinde kılınarak, Edirnekapı Sakızağacı şehitliğinde defnedilmiştir.
Sözlerimizi bağlamak gerekirse, kesin bir inançla diyebiliriz ki; Cumhuriyet döneminde ülkemizin değişik bölgelerinde Kurâna hizmetle isimlerini yücelten kişiler arasında Gönenli Mehmet Efendinin özel ve öncelikli bir yeri bulunmaktadır. Gönenli Hocanın bize bıraktığı güzel ismi korumak, onun güzellikleriyle bezenmekle, hiç değilse bu arzuyu taşımakla olur. O vatanını çok sevdi, insanlarımızı çok sevdi, Kurâna hizmeti, en olumsuz durumlarda bile, Allahın kitabına hizmeti baş tacı etti. En önemlisi inandığı doğruların gerçekleşebilmesi için yorulma bilmeden çalıştı. Onun ideallerini benimseyenlere selam olsun!...
KAYNAKLAR 1 Recep Akakuş, İslâmda Kurân Öğretimi ve Reîsül-Kurrâ Gönenli Mehmet Efendi, İstanbul, 1991. 2 Recep Akakuş, Gönenli Mehmet Efendi, TDVİA., c. XV, s. 149-150. 3 Mustafa Özdamar, Gönenli Mehmet Efendi, İstanbul, 1994. 4 Vefatı üzerine yazılmış çeşitli yazılar ve kendisini yakından tanıyanlarla yapılan konuşmalar. 5 Bu metin 5-6 Eylül 1998 tarihlerinde Gönende toplanan "Geçmişten Günümüze Gönen sempozyumuna tebliğ olarak sunulmuştur.
Kaynak: www.davetci.com.tr |
. |
|
|
|