30.HÂMAMLAR BÖLÜMÜ.. 2

1. Musa B. İsmail'in Rivayeti. 2

   (Hamamlarda) Soyunmak Yasaklanmıştır 3

2.Soyunma Hakkında Gelen Hadisler. 4

 

 

 


30.HÂMAMLAR BÖLÜMÜ

 

1. Musa B. İsmail'in Rivayeti

 

4009... Âişe (ranha)'dan rivayet olunduğuna göre; Resulullah (s.a.v), (önceleri) hamamlara girmeyi yasaklamış, sonra er­keklerin peştemalli olarak oralara girmelerine izin vermiştir.[1]

 

4010... Ebu'1-MelîlVden rivayet olunmuştur; dedi ki:

Şam halkından bazı kadınlar Aişe (ranha)'nın yanına geldiler. (Hz. Aişe onlara):

"Siz kimlerdensiniz?" diye sordu.

"Şam halkındamz, cevabını verdiler. (Bu cevabı alan Hz. Aişe):

"Herhalde siz, kadınları hamama giren şehrin halkın dansınız, dedi.

"Evet, cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hz. Aişe):

"Şunu iyi bilin ki ben Resulullah (s.a.v)'ı

"Kendi evinin dışında bir yerde elbisesini soyan bir kadın yoktur ki, Allah ile kendi arasındaki perdeyi yırtmış olmasın. "[2]

Ebu Davud dedi ki: Bu hadis (in metni) Cerir'indir, ve bu metin (Muhammed îbn Müsennâ'nın rivayet ettiği metinden) daha geniştir. Aynca Cerîr (bu hadisin senedinde bulunan) Ebu Melîh'i anmamıştır. (Ebû Melih'i atlayıp) "Resulullah (s.a.v) buyurur ki" diyerek doğrudan doğruya Hz. Peygamber'den rivayet etmiştir.[3]

 

4011... Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre; Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Size acem ülkesini fethetmek müyesser olacaktır ve sizler orada hamam denilen (bir takım) evler bulacaksınız. Sakın oralara erkek­ler peştemalsız olarak girmesinler. Kadınların da oraya girmelerini önleyiniz. Ancak hasta ve lohusa olan kadınlar müstesna”[4]

 

Açıklama

 

Meyazir: Göbek ile diz kapağı arasını örten peşte mal anlamına geıen "mi’zer” kelimesinin çoğulu­dur. Hadis sarihlerinin açıklamasına göre bu hadis-i şeriflerde anlatılmak istenen mana şudur:

Hz. Peygamber, hasta ve lohusa olmaları dışında kadınların hamama girmelerine asla izin vermemiştir. Çünkü el, yüz , ayak müstesna kadınlaıların her tarafı avrettir. Bir zaruret olmadıkça avretlerini açamazlar. Ancak tedavi maksadıyla veya lohusalık halinden kurtuldukları için hamama girmeleri gerektiğinde ya da cünüplükten kurtulmak için suya gir­meleri icap edip de şiddetli soğuk sebebiyle evde su ısıtıp yıkanmaları mümkün olmadığında ya da soğuk su ile yıkanmalarının büsbütün tehli­keli olması halinde hamama girmelerine izin verilmiştir.

Erkeklerin hamama girmelerine ise, göbekleri ile diz kapaklan arası örtülü olmak şartıyla izin verilmiştir.

Zaruret icabı hamama girmek durumunda kalan kadınların da avret mahallerini başkalarının görmesi mümkün olmayacak şekilde örtünmele­ri şarttır. Aksi takdirde erkeklerin de mazereti olan kadınların da hamama girmeleri caiz olmaz.

4011 numaralı hadisin metinindeki "Allah ile kendi arasındaki perde" cümlesinde geçen perdeden maksat, Allah'ın o kadının günahlarını kulla­rından gizlemek üzere o günühlar üzerine çektiği perde olabileceği gibi, Allah'ın kadını hesaba çekmemek için bazı günahlarının üzerine çektiği perde de olabilir. Binaenaleyh bir kadının zaruretsiz olarak hamama gir­mesi halinde, ya Allah onun şimdiye kadar kullardan gizlediği günahları­nın üzerinden perdeyi kaldırarak ifşa etmek sudetiyle kadını dünyada re­zil ve rüsvay eder ya da ahirette bir daha hesaba çekilmemesi için perde­lenmiş olan günahlarından da hesaba çeker.

Bazılarına göre bu perdeden maksat kadınların örtünmek üzere ernrolundukları örtülerdir. Evin dışında bir yerde soyunan kadın bu örtüyü bir tarafa atmak suretiyle Allah'ın emrine karşı gelmiş olur.[5]

 

Bazı Hükümler

 

1. Erkeklerin göbekleri ile diz kapağı arası kapalı olmak şartıyla hamama girmeleri caizdir. Aksi takdirde haramdır.

2. Kadınların mazeretsiz olarak hamama girmeleri caiz değildir.

3. Mazeretsiz olarak hamama girmek isteyen kadını menetmek caizdir.[6]

 

(Hamamlarda) Soyunmak Yasaklanmıştır [7]

 

4012... Ya'lâ'dan rivayet olunduğuna göre;

Resulullah (s.a.v). kırda peştemalsiz olarak yıkanan bir adam görmüş ve minbere çıkıp Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra:

"Muhakkak ki Aziz ve Celîl olan Allah utangaçtır, (ayıplara) ka­palıdır, utanmayı ve örtünmeyi sever, Binaenaleyh biriniz yıkandığı zaman örtünsün" buyurmuştur.[8]

 

Açıklama

 

Hâyiyy: Utangaç, haya sahibi demektir.

Bilindiği gibi haya (utanma) insanda ayıplanma ve kötülemne korkusundan doğan bir tepkidir.

Allah, Organizmada meydana gelen bu gibi tepkilerden ve arizi haller­den münezzehtir. Bu bakımdan organizmada görülen bu gibi ârizi halle­rin Allah için söz konusu olmaması gerekir.

Öyleyse hadis-i şerifte geçen "utangaç" kelimesinin açıklığa kavuşturuması gerekir.

Bu mevzuda hadis sarihleri şöyle diyorlar:

Utanma duygusunun insan  üzerinde iki çeşit tesiri vardır:

1- Bu duygu içerisine giren insanın vücudu üzerinde meydana gelen değişiklikler kızarma, bozarma, rahatsızlanma, mahcub olma gibi deği­şikliklerdir. Bunlara utanmanın meydana getirdiği ilk tesirler diyoruz.

2- Bu mahcubiyete sebep olan fiiil ve davranıştan uzaklaşmak. Utan­manın bu ikinci te'sirinede nihâi te'sir diyoruz.

İşte bu tesirlerden birincisi Allah için muhaldir. Allah, muhcubiyetten ve mahcubiyetle ilgili organik ve psikolojik hallerden münezzehtir.

Ancak Allah için utanmanın neticesi olan hal, yani utanmayı gerekti­ren işlerden uzaklık söz konusudur. İşte burada Allah'ın utangaçlığından maksat budur.

Metinde geçen "sittîr" kelimesi İsm-i fail ve ismi mefül manalarına ge­lebilir, tsfn-i fail manasında kullanılmış olduğu kabul edilirse, günahları ve ayıplan örtücü anlamına gelir. Bu durumda " Muhakkak ki Allah (günahları) örtücüdür" anlamına gelir.

Eğer ims-i Meful manasında kullanıldığını kabul edersek "Muhakkak ki Allah her türlü ayıp ve kusura karşı kapalı ve örtülüdür." anlamına gelir.

Metinde geçen "örtünsün" kelimesi vücub ifade eden vehükmü bütün fertlere şamil olan bir kelimedir. Bu bakımdan mezheb imalarına göre, insanların bulunduğu yerlerde yıkanmak isteyen kimsele­rin yıkanırken insanlardan gizlenmesi farzdır. Tenha yerlerde avret ma­halli açık yıkanması caiz olmakla birlikte avret mahalini kapatarak yıkan­ması müstehaptır. Nitekim cumhuru ulema Musa ve Eyyub (a.s)'ın da tenhada çıplak olarak[9] yıkanmalarını ifade eden Buharı hadisine bakarak bir kimsenin tenhada çıplak olarak yıkanmasının caiz olduğunu söylemiş­lerdir.[10]

 

4013... Bu hadis (bir de) Ya'la'dan bir başka senetle rivayet olunmuş­tur.

Ebu Davud dedi ki; Önceki (senetle gelen rivayet) daha geniştir.[11]

 

4014... (Suffe ashabından olan Abdurrahmân b. Cerhed'in) babasından rivayet olunmuştur; dedi ki:

Benim uyluklarım açık bir halde iken Resulullah (s.a.v) (gelip) yanimıza oturdu ve (bana);

Uyluğun avret olduğunu bilmiyor musun?"[12] dedi.[13]

 

4015... Ali (r.a.)!dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a):

"Uyluğunu açma, dirinin veya ölünün uyluğuna bakma" buyurmuştur Ebû Dâvûd dedi ki:  Bu hadiste münkerlik vardır.[14]

 

Açıklama

 

İnsan vücudunda başkası tarafından görülmemesi için gizlenmesi gereken yerlere "avret" veya "avret mahalli" denir. Bu hadis-i şerifler, uyluğun da avret mahalli olduğunu ifa­de etmektedir. Avret, "avret-ilgaliza" ve "avret-i hafife" olmak üzere iki kışıma ayrılır.

Diz hakkındaki avret hükmü, uyluk hakkındaki avret hükmünden daha hafiftir.[15]

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifi Tirmizi iki ayrı senetle riva­yet etmiş ve bunlardan birisi hakkında "bu hadis basendir" tabirini, diğe­ri hakkında ise "hasen-garib" tabirini kullanmış ve "Bu babda Ali ve Muhammed b. Cahş (r.a)'dan da hadis rivayet edilmiştir. Abdullah b. Cahş'ın kendisi de, oğlu da sahabidir" demiştir.

İmam Tinnizi'nin, "Hz. Ali'den rivayet edilmiştir" dediği hadis, mev­zumuzu teşkil eden 4015 numaralı hadis-i şeriftir.

Mühanımed b. Cahş'dan rivayet edildiğini söylediğini hadis ise, "Resülullah (s.a.v) bir gün Ma'mer'e uğramıştı, Ma'mer uylukları açık olarak oturuyordu. Bunun üzerine; "Ey Ma'mer, uyluklarını ört. Çünkü uyluklar avrettir" buyurdu.[16] mealindeki hadis-i şeriftir.

İmam Ahmed, buhadisi-i şerifi Miisned'inde Hz. aişe'den şu manaya gefen. lafizlarla.rivayet etmiştir: "Peygamber (s.a.v) uyluğu açık olarak (evinde) oturuyordu. Derken Ebu Bekir (r.a) giriş için izin istedi ve Hz.Peygamber bu halinde iken onu kabul etti. Sonra Ömer izin istedi, onu da bu haliyle kabul etti. Sonra Osman giriş müsadesi isteyince, Resulul­lah (s.a;v)-elbisesinin eteğini aşağıya indirdi.[17]

Görülüyor ki, bu hadis-i şeriflerden bir kısmında uylukların mutlak ka­patılması gerektiğinden bahsedilirken, bir kısmında da Hz. Peygamber'in uylukları açık olarak evinde oturduğu ve yine bu halde misafirlerini kabul ettiği ifade ediliyor.

Nitekim Buhari'nin Enes'den rivayetinde de Hz. Peygamber'in uyluğu görünecek şekilde izarını kaldırdığı ifade edinilmektedir.[18]

Bu farklı rivayetler hakkında İmam Buhari şöyle diyor: "Enes'in riva­yeti senet yönünden çok güzeldir. Fakat diğer rivayetlerle gelen hadisler de takvaya daha uygundur. Hadisleri bu şekilde anlamak surtiyle aradaki

ihtilafı kaldırmak mümkündür."[19]

İmam Kastelânî'nm açıklamasına göre, tabiin ulemâsının büyük çoğunluğu ile Ebu Hanife, İmam Malik'in en sahih olan görüşlerine göre uyluk av­rettir. İmam Şafii ile İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed de bu görüştedir. Ancak İbn Ebî Zîb ile Dâvud ez-Zâhirî, el-İstahâri, İbn Hazm uyluğun avret olmadığını savunmuşlardır.

İmam Kestâlanfnin açıklamasına göre, İmam Şafii ile İmam Ebu Ha­nife arasınraki ihtilaf uyluğun avret olup olmadığında değil, diz kapağının avret olup olmamasındadır.

AIiyyül-Kari'nin dediği gibi göbeğin avret olmadığında bütün mezhep imamları ittifak etmişlerdir. Diz kapağına gelince, İmam Ebû Hanîfe ile Şâfiilerden bazılarına göre avrettir. İmam Şafîi ile İmam Mâlik ve Ab-med'e göre avret değildir.

Uyluğun avret olduğunu kabul edenlere göre, Hz. Peygamberin bazen uyluğu açık olarak oturması isteyerek olmamıştır. Farkında olmadan ete­ğinin açılması neticesinde olmuştur. Nitekim Hz. Enes'in diz kapağının Hz. Peygamber'in uyluğuna değdiğini ifade eden hadis-i şerif [20] de buna delalet etmekledir.[21] Ancak bazıları Enes hadisinin, uylukların avret-i ha­fife okluklarına delalet ettiğini, Hz. Peygamber'in bu sebeple Enes'in uy­luğuna dokunmasına izin verdiğini söylemişlerdir.[22] Nitekim İbn Kayyim el-Cevziyye de; uylukları açmanın yasaklandığını ifade eden hadislerin uylukların avret olduğuna, onların açılabileceğini ifade eden hadislerin de avret-i hafife olduklarına delalet ettiklerini söylemekle bu hadisler arasın­daki tearuzu kaldırmanın mümkün olduğunu ifade etmektedir.[23]

Musannif Ebû Dâvûd 4015 numaralı hadisi, senedinde Asım b. Dam-re bulunduğu için münkerlikle nitelendirilmişse de 4012-4014 numaralı hadislerle destelenerek zayıflıktan kurtulduğu için Sünen'ine almıştır.[24]

 

2.Soyunma Hakkında Gelen Hadisler

 

4016... el-Misver b. Mahreme'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Ağır bir taş taşıyordum, taşıyıp giderken (etekliğim çözülüp) peştema-lim düşüverdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) bana (hitaben);

"Elbiseni al, (halkın karşısında) çıplak geçmeyiniz" buyurdu.[25]

 

4017... Bühz b. Hakîm'in dedesi (Muaviye, b. Hayde)'den rivayet olun­muştur;) dedi ki:(Hz Peygamber'e);

"Ey Allah'ın Resulü, avret yerlerimizin neresini örtüp neresini (açık) bırakacağız? diye sordum.

"Karından ve sahip olduğun cariyenden başkasından avredini koru" buyurdu.

Ey Allah'ın Resulü, bir topluluk birbirlerinden (oluşan yakın akraba­dan) ise (yine) de (hüküm böyle midir?) dedim.

"Avretini hiçbir kimsenin görmemesine gücün yetiyorsa (gücünü kul-landa) onu kimse görmesin" buyurdu.

Ey Allah Resulü, birimiz yalnız başına olunca da (yine hüküm böyle

midir)? dedim.

"Allah kendisinden utanılmaya insanlardan daha müstehaktır", buyurdu.[26]

 

4018... Abdurrahman b. Ebî Saîd el-Hudrînin) babasından rivayet  olunduğuna göre; Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Erkek erkeğin avret (yer) ine bakamaz. Kadın da kadının avret (yer) ine bakamaz. (Aralarında bir engel olmadan) bir erkek bir elbi­se içerisinde diğer bir erkek (in tenin)e dokunamaz. Kadın da bir el­bise içerisinde diğer bir kadın (in tenin)e dokunamaz.[27]

 

4019... Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna göre; Resulullah (s.a.v): "Erkek erkeğe, kadın da kadına (çıplak iken) dokunamaz. Ancak çocuğuna veya babasına dokunabilir" buyurmuştur. (Ebû Hureyre) de­di ki: (Resulullah (s.a.v), baba kelimesinden sonra) üçüncü bir kelime da­ha zikretti ama onu unuttum.[28]

 

Açıklama

 

Her ne kadar bu babdaki hadis-i şeritler, bir önce  ki babın devamı gibi görünüyorlarsa da aralarında şöyle bir fark vardır: Bir Önceki babda geçen hadis- şerifler, kişinin avret mahallini isteyerek açması ile ilgili hadislerdir. Bu babdaki hadisler ise kişinin avret mahallinin isterniyerek ve elinde olmayarak açılmasıyla ilgi­lidir.

Bu babdaki hadislerde geçen emir ve nehiyler bir kişiyi hedef almış gi­bi görünmekle beraber, aslında bu emir ve nehiyler bir kişinin şahsında tüm müslümanları hedef aldıklarından hükümleri bütün müslürnalara şa­mildir. Çünkü her ne kadar Hz. Peygamber'in bu emir ve nehiyleri yönelt­tiği şahıs bir kişi ise de, bu emir ve nehiylerin yöneltilmesine sebep olan sorular tüm müslümaları içine alan çoğul sığalarından (kalıplarından) olu­şan sorulardır. Böyle genel muhtevalı sorulara verilen cevapların hükmü de genel olur.

Bineaneleyh bir kimsenin avret mahalli açık olarak halkın karşısında gezmesi haramdır. 4017 numaralı hadis-i şerif kişinin avret yerini hanrmmdan veya cariyesinden, kadının da avret yerini kocasından koruması gerekmediğini ifade ettiğinden alimler, karı kocanın birbirlerinin avret yerlerine bakmalarını caiz olduğunda ittifak etmişlerdir.

Ancak ulema, kişinin nikahlısının ferdine bakmasının sahih olup ol­madığında ihtilaf etmişlerdir. İmam Şafii Hz. Peygamber'in, Hz. Aişe'nin tercini hiç görmediğini ifade eden hadisi delil getirerek eşlerin birbirleri­nin terelerine bakmaksının mekruh olduğunu söylemiştir. Hâmillere göre ise bunda bir sakınca yoktur.

îmanrNevevi'nin açıklamasına göre ulema, bir erkeğin göğsüne bak­manın caiz olduğunda ittifak etmişlerdir. Keza insanın göbeğinin üstüne ve diz kapaklarının altına şahvetsiz olarak bakmak da helaldir. Fakat ba­kılan kişinin güzel yüzlü, tüysüz kişilerden olmaması şarttır. Çünkü alış­veriş yapmak gibi bir mecburiyet olmadan böylesi kişilerin yüzüne veya vücudunun herhangi bir yerine şehvetli veya şehvetsiz olarak bakmak ha­ramdır.

Kişi şehvetle hanımından veya cariyesinden başka kimseye bakamaz. Şâfiiler, metinde geçen "hanımından ve sahip olduğun cariyeden başka herkesten avredini koru" mealindeki cümleye sarılarak, "kişi; erkek veya kadın, müdebber veya mukateb her cinsten ve türden kölenin avret yerle­rine bakabilir" demişlerdir.

Hanifilere göre ise. kişi sadece sahip olduğu cariyesinin avret mahalli­ne bakabilir. Erkek kölenin avret mahalline bakamaz. 4017 numaralı ha­disin metninde .geçen "Bir topluluk.birbirlerinden ise?) cümlesi, "topluluk birbirinin soyundan ise" anlamına gelebileceği gibi, birbirlerinin cinsin­den ise, yani hepsi de kadın veya erkek ise" anlamına gelebilir.

Rasul-i Zişan Efendimiz bu somya verdiği cevapta, kişinin avret ma­hallini bunlara da göstermemesi gerektiğini ifade buyurmuştur.

Yine aynı hadis-i şerifte kişinin tek başına olduğu zamanlarda bile av­ret mahallini açmasının caiz olmadığı ifade ediliyorsa da kişinin tek başı­na olduğu zamanlarda bile avret mahallini kapatması ile ilgili emrin hükmü vacib değil müstehabtır. Nitekim (4012) numaralı hadisin şerhin­de açıklamıştık.

4018 ve 4019 numaralı hadis-i şeriflerde, arada bir engel olmadan bir elbise içerisine girmek, bir yatakta yatmak gibi yaklaşmalar sebebiyle iki erkeğin veya iki kadının tenlerinin birbirine değmesinin haram olduğu ifade edilmektedir. Avret yerine bakmak haram olunca dokunmanın haydi haydi haram olması gerekir.

Bir kadının diğer bir kadının avret mahallinin dışında kalan yerlerine dokunması kerahat-i (tenzihiye ile mekruhtur. Fitne zamanlarında ise tah-rimen mekruhtur. Bu hususda erkeklerin hükmü de kadınların hükmü gi­bidir.

4019 numaralı hadis-i şerifte açıklandığı üzere, kişi ancak karısının te­ni ile baliğ olmamış çocuğunun tenine dokunbilir. Kişinin çocuğuna dokunmamasının caiz olması, çocuğun da babasının tenine dokunmasn an­lamına geldiğinden hadis-i şerifte ikisi birlikte zikredilmiştir.

Ebu Hureyre'nin unuttuğu, tenine dokunulmasına izin verilen üçüncü şahsın valide ya da dede veya ebe olması gerekir. Çünkü bunların hükmü de babanın hükmü gibidir.[29]

 



[1] İbn-i mace, edeb 38; tirmizi, zdeb 43: Darimi, isti'zan 23 Ahmed b. Hanbel III 339 VI. 132. 139 . 173. 179. 267.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/86.

[2] Tirmizi, edeb 43; ibn-i mâce edeb 38: Dârimi, islizan 23; Ahmed b. Hanbel 4l. 173. 199 267.362.

[3] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/86-87.

[4] Tirmizi, edeb 43; ibn-i mace edeb, 38; Darimi istizar. 23; Ahmed b. Hanbel III 339.  VI 136. 139. 267.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/87.

[5] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/87-88.

[6] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/88.

[7] Condance'de bu bâba numara verilmemiştir.

[8] Ebû Davud vitr 23: Nesâi. gusl 7; Ahmed b. Hanbel  IV 224.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/88-89.

[9] Buhârî gusul 20.

[10] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/89-90.

[11] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/90.

[12] Ahmed b. Hanbel III 478.

[13] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/90.

[14] Ebû Davud cenaiz 28; İbn-i Mace cemaiz 8; Tirmizi Edeb 40; Ahmed b. Hanbel 1.146.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/90.

[15] Mehmet zihnî Nimet-i İslâm 293.

[16] Tirmizi, edeb 40; Ahmet! h. Hanbel 1,275 V 290, 479.

[17] Müslim, fedailü's sahabe 26; Ahmet b. Hanbel I. 71, VI 62, 155 . 288.

[18] Buhârî Salât 12 Tirmizi edeb 40, Ahmed b. Hanbel.

[19] Buhari Salat 12.

[20] Buharî salat. 12; müslim nikâh 84, Cihat 120; Nesâî nikâh 19.

[21] Es - Sehar nefiri, Bezlü'l - Mechud XVI 341.

[22] El - Azimabadî, Avnu'l - ma'bud, XI. 55.

[23] El - Azimâbâdi, Avnu'l - Ma'bud XI, 55.

[24] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/91-92.

[25] Müslîm hayz 78.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/92-93.

[26] Tirmizi, edeb-20: Ahmed b. Hanbel. III-5.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/93.

[27] Müslim Hayz/78, Nikâh/123, 124.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/93-94.

[28] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/94.

[29] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/94-96.